11.12.2024
Geçen ayki yazımda içinde bulunduğumuz zamanda istisnaları olmakla beraber üniversite okumanın gerekli olmadığına değinmiştim. Bugünkü yazımda kimlerin üniversite okuması gerektiğini işleyeceğim. Geçen ayki yazımda içinde bulunduğumuz zamanda istisnaları olmakla beraber üniversite okumanın gerekli olmadığına değinmiştim. Bugünkü yazımda kimlerin üniversite okuması gerektiğini işleyeceğim.
Rahmetli Oğuz Yılmaz önce “bas bas paraları Leyla ya”diye bir şarkı yaptı. Bir süre sonra da “gördün mü, gördün mü, paraları basmayı gördün mü” diyerek önce söylediklerinin tam zıddı bir eser daha piyasaya sürdü. Bu arada kendine de malzeme çıkardı. Şaka bir tarafa ben kendime malzeme çıkarmak için zıt iddialarda bulunmuyorum.
Önce şu iki temel gerçeğin ışığında eşya ve olaylara bakmamız lazım; birisi denge, diğeri gelişen ve değişen dünya düzeni. Vücudumuzda, kan basıncı, şeker oranı ve benzeri tıbbi değerler normal sınırlar içinde olduğu zaman sorunsuz yaşayabiliyoruz. Dengeler bozulduğunda sıkıntılarımız başlıyor. Kişisel ve sosyal hayatımızda da denge çok önemli bir rol oynuyor. Diğer taraftan hayat tek düze gitmiyor, inişli ve çıkışlı, bilim ve teknoloji alışkanlıklarımızı etkiliyor. Üniversite okuyanlarının sayısının hızla artması piyasadaki dengeleri bozdu. Ara eleman sıkıntısı yaşanmaya başladı. Üniversite mezunları işsiz kalmaya başladı. Üniversite bitirenler kendi branşlarında iş bulamadıkları zaman piyasanın ihtiyaç duyduğu mesleklerde çalışsalar bile ordaki boşluğu dolduramıyorlar. Oto tamirciliği, torna tesviye, elektrik, tesisatçılık gibi meslekler ileri yaşlarda öğrenilemiyor. Üniversiteyi bitiren bir genç zaman geçtiği için ve vücudu elastikiyetini kaybettiğinden dolayı yeni bir meslek öğrenememektedir. Tabii işin sosyal ve psikolojik boyutu da var. Denge bozulduğu için, iş piyasasında açık oluşmaktadır.
Tabii her toplumda toplum düzeninin devam etmesi için üniversite mezunlarına da ihtiyaç vardır. Eğer sevdiğiniz bir alan varsa ve akademik bir eğitim almak istiyorsanız elbette üniversite okuyabilirsiniz. Evrensel bilgiye ulaşmak ve uluslararası çalışmalara katılmak istiyorsanız üniversite okumak gereklidir. Kendinizi bilime adamak ve araştırma yapmak istiyorsanız yine üniversite okumalısınız. Tıp, diş hekimliği, eczacılık, öğretmenlik ve askerlik eğitimi için de üniversite eğitimine ihtiyaç vardır.
Hayatlarının baharında yüksek enerjiye sahip gençlerin üniversite dışında da kendilerini daha iyi bir yerde değerlendirmelerinin mümkün olduğuna inanıyorum. Avusturyada devlet memuru olmak için okuyanların sayısı oldukça az. Türkiyede bu sayı çok fazla ve bu konuda büyük bir yarış var.
Üniversite mezunlarına da devletin iş bulma mecburiyeti varsayılıyor.
Üniversiteler, sanayiye, piyasaya öncülük yapan görevler üstlenmeli, araştırma, geliştirme ve bilgi üretme merkezleri olmalı. Üniversite okumak isteyen gençler de bu amaçla okumalı.
Türkiyede küçük bir mobilya mağazasında mutfak planı çizen iç mimarlar gördüm. Mutfak, banyo veya diğer odalar için mobilya yerleştirme planı çizmek için 4-5 yıl okumaya gerek yok, bir de bu öğrencilerin liseden sonra üniversiteye gittikleri düşünülürse büyük bir zaman kaybı var demektir. Yani bir iç mimar ortalama 25 yaşında çalışma hayatına atılıyor. Oysa çıraklık eğitimi alıp bir mobilya mağazasında çalışsa aynı işi daha erken yaşlarında daha iyi icra edebilir. Bir haftalık kurs alarak mutfak planı çizmeyi öğrenebilir. Yani meslek öğrenmek için piyasanın daha uygun olduğunu düşünüyorum. Bir de işin etiket kısmı var. Avusturya ve Almanya çırak yetiştirecek derecede mesleğini iyi bilen ustalara akademik bir ünvan veriyor. Yani, oto tamircisini, tesisatçıyı, elektrikçiyi, marangozu üniversite bitirmiş biri ile aynı seviyede görüyor. Bu insanlar “Meister” ünvanı ile anılıyorlar ve toplumdan büyük saygı görüyorlar. Maalesef bizim ülkemizde sanayide ve inşaatlarda çalışanların tamamı olmasa da bir kısmı eziliyor. Eskiden çıraklara kötü muamele yapılıyordu, bunu bilen ebeveynler çocuğum yıpranmasın, bir diploma sahibi olsun, o zaman kurtulur düşüncesi ile olağanüstü fedakarlık yapıyor. Aile ekonomik olarak çocuğunu okutmak için sıkıntıya giriyor, üniversite hazırlık süresi, okumak için geçen zaman derken yıllar geçiyor. Oysa iyi planlanan bir eğitim politikası ülkeyi çok ileri taşıyabilir. Burada siyasilere de büyük görevler düşüyor. Çırak yetiştiren kişiler temel bir eğitimden geçmeli, gençlere daha rahat ve kolay öğrenme imkanları sağlanmalıdır. Çırak yetiştiren firmalarda teknik donanım ve alt yapı şartı aranmalıdır. Toplumda halkın çırak eğitimi alanlara ve ustalara karşı bakış açısı pozitif yönde değiştirilmedir.
Türkiyede bazı gençler askerlikte rahat etmek ve toplumda “üniversite mezunu” imajını kazanmak için okumaktalar. Bunları aşmak gerekir.
Günümüzde kim hangi işi yaparsa yapsın kendi branşı ile ilgili yenilikleri de takip edip bilgilerini güncellemek zorundadır. Üniversiteler de hızla değişen ve gelişen dünya şartlarında ne kadar kendilerini güncelleseler de asıl iş yine bireyin kendisinde düğümlenmektedir. Bugün üniversitede bilgileri ile bir meslek icra etmek ve o bilgileri emekli olana kadar kullanmak mümkün değildir. Hal böyle olunca ister üniversitede oku, ister serbest piyasada yetiş devamlı yeni şeyler öğrenme mecburiyeti var, aksi halde dünya ile rekabet edip hayatta kalmak mümkün gözükmüyor.
Share this with your friends: