Sayı | Ausgabe: 269, 13.03.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.04.2024

15.02.2023

6 Şubat 2023 Pazartesi günü sabaha karşı saat 4:17 de milletçe büyük bir acı ile sarsıldık, Kahramanmaraş merkez olmak üzere 10 ilimizi içine alan bir deprem yaşadık. Benim bu yazıyı kaleme aldığım 7 Şubat  akşamına kadar yaklaşık 6000 insanımızı bu depremde kaybetmiştik, yaralı sayımız ise 35000 civarında , rakamlar durmadan artıyor. Enkaz altında kalanları kurtarma çalışmaları zor hava şartlarına rağmen 20 binin üzerinde yerli, yabancı ve gönüllülerden oluşan bir ekiple devam ediyor. 6 Şubat 2023 Pazartesi günü sabaha karşı saat 4:17 de milletçe büyük bir acı ile sarsıldık, Kahramanmaraş merkez olmak üzere 10 ilimizi içine alan bir deprem yaşadık. Benim bu yazıyı kaleme aldığım 7 Şubat  akşamına kadar yaklaşık 6000 insanımızı bu depremde kaybetmiştik, yaralı sayımız ise 35000 civarında , rakamlar durmadan artıyor. Enkaz altında kalanları kurtarma çalışmaları zor hava şartlarına rağmen 20 binin üzerinde yerli, yabancı ve gönüllülerden oluşan bir ekiple devam ediyor. 
Milletimizin başı sağ olsun, ölenlere Allah tan rahmet, geride kalanlara sabır ve yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Böyle bir günde sıcak yatağını terk ederek yollara düşen, fedakarlık gösteren, yardım eden, zifiri karanlıkta, kışta kıyamette cansiperane kurtarma çalışmasına katılan, sıcak çorba dağıtan herkese minnettarım, insan olmak böyle bir şey!
İnsanımızın yardımlaşma ve dayanışma  duygusu takdire şayan, Avrupa nın her yerinde yardım kampanyası başlatıldı. Bugün, depremden bir gün sonra Tirol de bir çok yerden TIR lar Türkiye ye hareket etti. Enkazın altında kalanlardan biri biz de olabilirdik, empati yapmak zorundayız. Beton bloklarının altında çaresizce dışardan bir elin gelip kendisini kurtarmasını bekleyen binlerce kadın, çocuk genç var. Fay hatları deprem bölgeleri biliniyor ama depremin gün ve saati bilinemiyor. İnsanlar depreme habersiz yakalanıyorlar, bu defa uykuda yakalandılar.
Tabii binalar sağlam olsa bu kadar fazla kayıp vermeyecektik. Depreme dayanıklı reklamı yapılarak yüksek fiyatlara satılan yeni binaların da yıkıldığına şahit olduk. Ülkemizde büyük bir ahlak zaafiyetinin olduğu gün gibi açık. Türkiyede deprem yönetmenliği çıkarıldı, bununla sağlam, depreme dayanıklı binaların yapılması amaçlandı. Ama öyle görülüyor ki eskiye oranla çok az değişiklik var. Yapı Denetim Kurumunda görevli olanlar müteahhitleri doğru denetlememişler. Maalesef sağlam kurumlardan yoksunuz. Satın alınamayacak değerlere sahip insanımızın sayısı çok az. Savsaklamayı çok seviyoruz. Avusturyada inşaatlarda denetim yok denecek kadar az. Bildiğim kadarı ile baca kontrolü yapılıyor, elektrik idaresi sayacı bağlarken elektrik işinin yetkili bir firma tarafından yapılıp yapılmadığına bakıyor. Statik, demir, beton kontrolü görmedim. Belki büyük inşaatlarda yapılıyordur. Ancak burda öğrenciler çok ciddi bir meslek eğitimi alıyorlar, tedbirli çalışıyorlar. İnsanlarda görev bilinci ve sorumluluk duygusu var sağlam iş yapıyorlar. Bu arada halk da çok bilinçli, yanlışlıkla karşılaştığında hakkını arıyor.
Adanada depremden hasar gören, daha tam bitmemiş, yapımı devam eden bir binanın müteahhidi  oluşan çatlakları sıva ile kapatıyor. Tirajikomik bir durum! Bina bitip satışa sunulduğunda  sıvayı kazıyıp altına bakmak mümkün olmadığından müşteri büyük bir ihtimalle kandırılacak.
Problemin kökü çok derinlerde. Büyük şehirlerdeki  binalar rant uğruna yandaki binaya nerde ise hiç mesafe bırakılmadan yapılıyor. Daha çok kazanmak için kaliteden ödün veriliyor. Binalar bir birine o kadar yakın ki yıkılan bir bina yan yatsa yanındaki sağlam binayı da devirecek. Her santim kullanılmış, yeşil alan kısıtlı. Mahallelerde toplanma sahası yok. İmar affı halkı imar suçu işlemeye sevk ediyor. Müteahhitler  maliyeti yükselttiğinden dolayı yaptıkları binaların altına kapalı garaj yapmıyorlar. Tabii diğer taraftan müşteri de önce evin fiyatını soruyor, kalite taktir edilmiyor. Böylelikle bir sarmal, bir döngü oluşuyor. Kendim ettim, kendim buldum… Yanlış park eden araçlar yüzünden acil hizmet ekipleri gidecekleri yere kolay ulaşamıyorlar. Deprem dışında da itfaiye, polis, ambulans olay yerine çok geç geliyor. Araç sayısı her geçen gün artıyor, park yerinden dolayı ilerde daha da büyük problemler yaşanacak, bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok. Ama çözüm için ciddi adımlar atılmıyor. Yaşadığımız acı olaylardan ders almalıyız, yaralar kabuk bağlayınca unutulmaya terk etmemeliyiz. Geniş zamanda çalışmalıyız, yumurta kapıya gelince folluk arayışına girersek geç kalmış oluyoruz. 
Deprem yine olacak, yeni nesillerde bir deprem bilinci oluşturmak için ilk okuldan başlayarak okullara bir deprem dersi koyabiliriz. Çocuklar küçük yaşta taşıyıcı kolonların yer genişletmek adına kesilmemesini öğrensinler. Milyonluk şehirlerde belediyeler tek başına park yeri problemine çare arıyor,  bina sahiplerinden park yeri için para alıyorlar ama parayı başka alanda kullanıyorlar. Araçlar yola park ediyor. Avusturyada  küçücük köylerde bile belediyeler bina sahiplerinin park yeri göstermelerini mecbur tutuyor, yeni yapılan çok katlı evlerin hepsinin bodrum katı kapalı garaj olarak kullanılıyor. 
Sonuç olarak, deprem öldürmüyor, ihmal öldürüyor, tedbir almamak öldürüyor, çürük bina öldürüyor… Japonyada meydana gelen daha şiddetli depremlerde can kaybı olmuyor, binalar yıkılmıyor. Bizde 6 şiddetindeki depremlerde bile büyük kayıplar veriyoruz. Esasında bilinmedik bir şey yok. Problem hayata geçirmede. Sağlam ayakta duran binalar da var, bu da gösteriyor ki yapıldığında oluyor. Halkımızın ev alırken sadece binanın dış görünüşüne göre karar vermemesi gerekiyor. Dürüst işini doğru yapan insanlar tercih edilmeli. Ucuz ve büyük ev yerine sağlam ama küçük bir daire alarak da ihtiyacımızı giderebiliriz.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren