Sayı | Ausgabe: 269, 13.03.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.04.2024

14.09.2022

Okullar açıldı, hatıralarım depreşti

Uzun bir süre önce bu konuda bir yazı yazmıştım. Bu sene torunum Kerem in  de okula başlamasından dolayı 25 yılını eğitime harcamış biri olarak (10 yıldan beri farklı bir iş de yapıyor olsam)  okulların açılması beni farklı bir heyecana sevk etti ve aynı konuyu tekrar gündeme getirme ihtiyacı hissettim.Uzun bir süre önce bu konuda bir yazı yazmıştım. Bu sene torunum Kerem in  de okula başlamasından dolayı 25 yılını eğitime harcamış biri olarak (10 yıldan beri farklı bir iş de yapıyor olsam)  okulların açılması beni farklı bir heyecana sevk etti ve aynı konuyu tekrar gündeme getirme ihtiyacı hissettim.
Esasında eğitim, çocukların hayata hazırlanması, onların geleceği gibi konular her gün üzerinde durulsa ve bu alanda yapılması gereken işler, faaliyetler, atılması gereken adımlar konuşulsa değer. Çünkü bugün  atılan tohumlar yarının meyvesi olacaktır. 
Avusturya nın Tirol bölgesinde 8 yıl iki Avusturyalı öğretmenle bir deneme sınıfında çalıştım. Öğrencilerin yarısı Türk, yarısı Avusturyalı idi. Bu çalışma bana çok büyük bir deneyim kazandırdı, Avusturya daki eğitimin inceliklerini öğrendim. Tirol deki Landesschulrat ın organizesi ile iki dilde eğitim yapan sınırdaki okulları ziyarete gittik. Bu bağlamda Macaristan, Slovakya, Slovenya ve İtalya daki bazı okulları inceledik. Zannediyorum 1992 yılında yine Landesschulrat ın desteği ile bir haftalığına Berlin e gittik. Berlindeki Türk okullarını gezdik, Türk çocukları ile ilgili yapılan faaliyetler konusunda yetkililerden bilgi aldık. 
Tirol de Jugendamt a bir dilekçe vererek çocuklara “ek ders”verilmesini ve onların ev ödevlerine yardımcı olunmasını talep ettim. Dilekçem kabul edildi. Tabii önce adı geçen kuruma geniş bir rapor sundum, raporda özetle rakamlarla okullardaki başarı durumlarını, ailelerin çocuklarına yardımcı olamadıklarını  ve burda yetişen gençlerin Türkiye ye dönmeyeceğini eğer iyi yetişirlerse öğrendiklerini Avusturya için kullanacaklarını ve bu devlete hizmet edeceklerini açıkladım. Haftada 3 gün 3 öğretmenle belediyenin verdiği bir salonda iki saat öğrencilere okul dışı ücretsiz kurs verdik. Bu faaliyetimiz 10 yıl kadar sürdü, sonra Jugendamt bu işi pedagoji okuyan öğrencilere devretti. Yine 90 lı yıllarda  Jugendamt tan iki kişi ile 3 öğretmenin katıldığı bir Türkiye seyahati (Studienreise) gerçekleştirdik. İstanbul daki St.Georg kolejini, Yalova Kılıçköy deki Avusturyalıların depremden sonra yaptırdıkları bir ilköğretim okulunu ve Laleli de bulunan bir liseyi ziyaret ettik, sınıflara girip dersleri dinledik, öğretmenlerle tanıştık. 
Geriye dönüp baktığımda aradan uzun zaman geçmesine rağmen üzülerek belirtmeliyim ki Türk çocuklarının eğitim seviyesinde dünden bugüne fark edilebilir bir iyileşme gözlemleyemedim. Geçenlerde  bisiklet ile Schlitters gölüne gittim, orda bir bankta dinlenirken 7 yaşında  bir çocuk önümden geçti ve bana “Hallo!” dedi. Ben de onun simasında Türk olduğunu anladığım için “merhaba” diye karşılık verdim. Çocuk bana direk “Annem benim yabancılarla konuşmamı istemiyor” dedi.  Sanki bana “bana kalsa seninle konuşurdum”demek istiyordu. Ben de “Annen doğru söylüyor, onun sözünden çıkma!” diye cevap verdim. Hakan (adını değiştirdim) biraz sonra annesinden izin alarak geri geldi. Ben Hakan a “okula gidiyor musun?”diye sordum. O da bana birinci sınıfa gittiğini ve sınıfta kaldığını söyledi. “Ama ben sınıfta kaldığım için hiç üzülmüyorum, çünkü çocuk yuvasından tanıdığım arkadaşlarım bu sene birinci sınıfa başlayacaklar, onlarla aynı sınıfta olacağım için seviniyorum”dedi. Oysa ben ona sınıfı geçip geçmediğini sormamıştım. Hakan daha sonra abisinden bahsetti “o hiç şakadan anlamaz, kimseye selam vermez, ben herkesi selamlarım” diye konuşmasına devam etti. Ben ona almanca bazı sorular sordum. Bunun üzerine “Nerden çıktı bu almanca şimdi ?” diye karşılık verdi. Belki almancası yeterli olmadığı için almanca konuşmamı istemiyordu. Sonra  annesi bir grup kadın ve çocukla göl kenarından ayrılırken ayak üstü onlara Hakan ın kendisi ile çok barışık bir çocuk  olduğunu, güzel ve anlamlı cümleler kurduğunu, insanlarla rahat iletişime geçtiğini, ilerde iletişim sahasında başarılı olabileceğini bugünden gördüğümü aktardım. Annesi çok sevindi, gözlerinin içi parladı. Ama maalesef Hakan gibi yüzlerce yavrumuzu ilgisizliğimizden dolayı harcıyoruz.
Salzburg daki  genç arkadaşımız Dr. Tarık Mete nin faaliyetlerini facebook  üzerinden takip ediyorum. 
Dr. Tarık Mete  “LernProfi, Nachhilfe und Bildungszentrum “adında bir eğitim merkezi kurmuş. Bu tür sivil çalışmaların çoğalması gerektiğini düşünüyorum. www.kernprofi.net Salzburg daki eğitim merkezi   “greif nach den Sternen-yıldızlara uzanın, hedeflerinizi yüksek tutun” derneği ile beraber çalışıyor ve maddi durumu zayıf olan ailelerin çocuklarına da eğitim desteği veriyorlarmış.
Aileler, öğretmenler, eğitimciler, sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar, politikacılar bir araya gelerek çocuklara bireysel ek dersler veren kurumlar oluşturmalıdır. Avusturya nın her köşesinde ücret karşılığı “Nachhilfe” (ek ders) veren, her seviyedeki gençleri sınava hazırlayan kurumlar var. İsteyen elbette  oralara da gidip faydalanabilir. Ancak bu tür bir faaliyetin kendi içimizden çıkması kendi problemlerimizi kendi enerjimizle çözmeye çalışmamız ve bu konuda bir insiyatif almamız çok daha faydalı olacak ve öz güvenimizi yükseltecektir.  Bu tür bir girişime geniş katılım sağlanacak, ve eğitim konusununda bir farkındalık oluşacaktır. Şu da asla unutulmamalıdır ki; eğitim, öğretim sadece devlete havale edilemeyecek kadar ciddidir.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren