Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

13.01.2022

Eskiler bir kavramın tanımını yaparken  “efradını cami ağyarını mani” olmalı derlerdi. Yani ne fazla, ne eksik, lüzumlu olanı içine almalı, gereksiz olanı dışarda bırakmalı, abartıya yer verilmemeli anlamında kullanılan bir deyim.Eskiler bir kavramın tanımını yaparken  “efradını cami ağyarını mani” olmalı derlerdi. Yani ne fazla, ne eksik, lüzumlu olanı içine almalı, gereksiz olanı dışarda bırakmalı, abartıya yer verilmemeli anlamında kullanılan bir deyim.Geçen hafta küçük bir iş için iki oğlumla birlikte Antalya ya gittim. Burada yaşadığım 39 sene içerisinde itiraf edeyim Avusturya dan çok etkilendim. İlk yıllarda yaşım gençti ve Türkiye den yeni gelmiştim, belki de doğup büyüdüğüm toprakların etkisinde kaldığımdan olsa gerek etrafımda olup bitenin pek farkına varamadım. Zamanla sistemin içersine girip değişik sektörlerde çalışınca Avusturyada hüküm süren kuralları daha iyi anlamaya ve kavramaya başladım. Özellikle Türkiye deki yakın çevreme bıkıp usanmadan her izine gittiğimde buradaki düzeni, intizamı anlatıp duruyorum. Geçen hafta Antalyada bir akrabamızın evinde sohbet esnasında ben yine Avusturya dan pozitif yönde bahsederken iki oğlum da “o  kadar da  değil” diyerek bana itiraz ettiler ve okul yıllarında çektikleri sıkıntıları örnekleri ile anlattılar. Doğru! Biz göçmenler bir çok yerde ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Ama resmin bütününe baktığımızda Avusturya nın demokratik bir hukuk devleti olduğunu açık ve net şekilde görüyoruz. Avrupa da bazı genç çiftler çocuk  yapmak yerine köpek sahibi olmayı tercih ediyorlar. Bu bana çok ters geliyor. Tabii aldığım kültürün ve değerlerin bunda etkisi var. Avrupada yapılan her şeyin doğru olduğunu düşünmüyorum. Yalnız şu var ki hangi ülkede yaşarsanız yaşayın toptan her şeyi kabul etmek veya reddetmek doğru değil. Pirincin taşlarını yerken dişlerinizi kırmasın diye ayıkladığınız gibi sistemin her kuralını onaylamanız gerekmez. Faydalı olanları alır, zararlı olanları dışarda bırakırsınız. İnsan aklının en büyük görevi de iyiyi kötüden, doğruyu eğriden ayırt etmektir. Benim asıl üzerinde durmak istediğim dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok! Tekerleği birileri buldu, Amerika keşfedildi. Bu çalışmalar için vakit harcamak yersiz. İçinde bulunduğumuz ülke Avusturya iki dünya savaşı geçirmiş, bu savaşlarda binlerce insanını kaybetmiş ama buna rağmen yaşadıklarından ders almış çok iyi bir konuma gelmiş bir ülke. Gençlerimizin bunu görmesi lazım. Bizim için Avusturya oluşturduğu sağlam kurumları ve dünya konjektöründe ulaştığı yerle örnek alınacak bir ülke. Tirol de 90 lı yılların başından beri çöpler ayrılıyor, geri dönüşüme kazandırılıyor. Avusturyalılar 3-4 yaşındaki çocuklarını belediyelerin Bauhof dedikleri yerlerine getirerek onlara çöpleri ayrı ayrı yerlere atmalarını söyleyerek küçük yaşlarda bir çevre bilinci kazanmalarını sağlıyorlar. Her belediyenin bir arıtma tesisi var, kanalizasyon suları arıtma tesislerinde iyice berrak hale getirildikten sonra nehire akıtılıyor.Hiçbir belediye başkanının, kaymakamın  çaycısı, odacısı, makam arabası, şoförü, koruması yok! Bir belediye başkanı seçimle iş başına geldiğinde belediye çalışanlarını işten atma yetkisi yok! Sistem buna müsaade etmiyor. Herkesin sınırlı bir yetkisi var ve kimse başkasının alanına girmiyor. Devlet sektöründe çalışanlar torpille değil liyakata göre işe alınıyorlar. İnsanlar çok dakik, çalışmaları çok planlı ve düzenli, keyfilik yok! Resmi bir makam sabah saat 7:30 da çalışmaya başlıyorsa o saatta gelseniz işiniz görülüyor. Kimse çay kahve diyerek işi savsaklamıyor, çalışanlar verimli çalışıyor.Trafikteki düzen bir harika, dünya sıralamasında Avusturyada kişi başına düşen araç sayısı çok olmasına rağmen alınan tedbirler ve kurallar sayesinde trafik kazaları oldukça düşük. Aynı şekilde iş kazaları da dünya ortalamasının çok altında. Üç aylık bebeklerdeki ölüm oranları da az.Geçenlerde uzun yıllar Tunus ta yaşamış bir Avusturyalı arkadaşla sohbet ederken konu Sebastian Kurz a geldi. Arkadaşım “ biz de Sebastian Kurz u seçerken sizin gibi düşündük. Adam genç, enerjik, güzel konuşuyor, tamam bunlar yeterli dedik. O da zaten beni başbakan seçin gerisine karışmayın dedi. Ama sonradan gördük ki Kurz un bir planı, proğramı, hazırlığı yok. Hemen hatamızı fark edip geri döndük” dedi. Politikacıların popülist söylemleri, hamasi konuşmaları halkı etkilese bile Avusturyalılar akılcı oldukları için yanlışın farkına hemen varabiliyorlar. Aynı arkadaş Tunus ta yaşarken resmi makamlarda işi olduğunda her defasında kendisine “olmaz” denilmiş. Sonra tanıdığı bir yerli ile görüştüğünde o zat “ben yüksek rütbeli birini tanıyorum, ona gidelim o bu işi yapar” diyormuş. Her defasında iş yaptırmak için bir tanıdık bulmak gerekiyormuş. Sıradan vatandaşlar devlet dairelerinde işlerini yaptıramıyorlarmış. Romanyalı bir arkadaşım da hastaneye muayene için gittiğinde kendisine doktorlara hediye getirip getirmediğini sormuşlar. Doktor ona göre hastaya vakit ayırıyormuş. Ne kadar ilkel şeyler! Tüm dünyada bu tür ilkelliklerin kalkması gerekir. Sonuç olarak bazı kişiler yaşadıkları hayatı hak etmediklerini iddia ediyorlar. Ben tek birey olarak kişiler için bir şey diyemem. Lakin toplum olarak insanların zihniyetleri, samimiyetleri, çalışmaları ile yaşadıkları durum arasında bir paralellik görüyorum. Yani tencere yuvarlanıp kapağını buluyor. Bir ülkede halkın çoğu üretmeden, terlemeden havadan para kazanma arzusunda ise, dürüst ve erdemli değilse kendinde olmayan vasıfları yöneticilerden bekliyorsa o beklenti havada kalıyor.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren