Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

18.06.2019

 

Yine enteresan e-postalar geliyor bana. Bir yandan seviniyorum,  böylece ne kadar okunduğumuz ortaya çıkıyor . Bir diğer yandan da tüm e postaları yayınlayamadığım için üzülüyorum. Çünkü içinde  kişisel sorunlarına çare arayanlar da bulunuyor. Toplumun genelinin derdi olmadığı için yayınlamıyorum ama yanıtsız da bırakmıyorum. Yine enteresan e-postalar geliyor bana. Bir yandan seviniyorum,  böylece ne kadar okunduğumuz ortaya çıkıyor . Bir diğer yandan da tüm e postaları yayınlayamadığım için üzülüyorum. Çünkü içinde  kişisel sorunlarına çare arayanlar da bulunuyor. Toplumun genelinin derdi olmadığı için yayınlamıyorum ama yanıtsız da bırakmıyorum. Bu arada, eminim ki birçok okuyucum bana istese de ulaşamıyor.  Özellikle belli bir yaşın üzerindekileri kastediyorum. Bir gün umarım Viyana’da bir araya gelip söyleşi yapma imkanımız olur. Ulaşamadığım o kadar çok hikaye var ki… Ve hepsi çok kıymetli … Amacımın sizin zorluklarınızı duyurmak olduğunu en baştan belirtmiştim. Ama bazen insanlar benden superman olmamı bekliyorlar. Benim elimi-kolumu bağlayan şey ; “hukuk”. Karşımızda uluslararası kanunlar var ve bazı şeyleri aşmanın ancak yasa yoluyla olabileceğini de unutmamak lazım. Konuyu uzatmadan bu ayki derdimize giriş yapıyorum. Aynur Hanım diyeceğim bir okuyucum bana ulaşarak yardım istemiş. Türkiye’de bir devlet kurumundan emekli. Bir kızı var. Ve Avusturya’da yaşayan bir Türk ile evlilik yapmış. Buraya kadar herşey normal. Ancak eşi rahatsızlığından dolayı çalışamıyor ve işsizlik maaşı alıyor. Ve Belediye’nin kendisine tahsis ettiği bir evde ikamet ediyor. (Ne kadar şanslı, Türkiye’de olsa sokakta ikamet ederdi.)  Aynur Hanım’ın yeşil pasaportu olduğu için 3 ayda bir Viyana’ya gidip geliyor ama ne yazık ki oturum izni alamamış. Nedeni ise eşinin gelirindeki yetersizlik. Daha da ilginç olan şey Avusturya hükümetinin Aynur Hanım’ın Türkiye’deki maaşını ve diğer gelirlerini kabul etmemesi… Bakın konunun devamını Aynur Hanım nasıl anlatıyor:“Oturma izni için başvuruda bulunduk, eşimin geliri yetersiz olduğu neden gösterilerek reddedildi. Ben ve kızım 3 ayda bir Viyana ya gidip geldik. Hem maddi hem manevi olarak çok yıprandık. Eşim rahatsızlığından dolayı gidip gelemiyor ve çalışamıyor. Ameliyat olması lazım ama ameliyat sonrası uzun bir süre yatması gerektiğinden bakacak kimse de yok o yüzden ameliyat da olamıyor. Benim Türkiye’deki gelirim ve mal varlığımı Avusturya hükümeti kabul etmediğinden eşimde işsizlik ücreti aldığından aile birleşimi yapamıyoruz. Halbuki bu durum daha maliyetli ve bir ailenin ayrı kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca kızımla Viyana ya geldiğimiz zaman ikamet yaptırdığımız için eşime ödenen birçok ödenek kesiliyor, bu çok saçma ve adil gelmiyor. Mültecilere uygulanan haklar ise tüm ülkelerde maalesef bizlerden çok iyi, 30 yıldan fazla emek vermiş bir insan olarak eşimin daha fazla haklara sahip olması gerekmez mi? Aile birliğimizi korumaları gerekmez mi?”Ne büyük haksızlık değil mi? 30 yıl boyunca çalışıyorsunuz. Hastalığınızdan dolayı çalışamadığınızda dış kapının dış mandalı oluyorsunuz. Öncelikle Aynur hanım’ın Türkiye’deki gelirinin kabul edilmemesi çok kötü bir durum.  Ve diğer önemli ve adil olmayan husus, eşine ödenen bazı ödeneklerin sırf Aynur Hanım orada ikamet yaptırıyor diye kesilmesi… Aile, toplumun en temel yapı taşıdır. Ve bu uygulamalar “Korunması gereken” evlilik kurumunun - ne yazık ki- hiç hak etmediği bir yere konulduğunun göstergesidir. Bu fırsatla çok ilginç bir anekdot anlatayım. Türkiye’de çok sevdiğim üst düzey bir Asker emeklisi ile sohbet ediyordum. Bana şöyle dedi: “Amerikalı askerler Türkiye’ye gelip bizlerle, ailelerimizle vakit geçiriyorlar. Özellikle akşam yemeklerinde neler konuşuyoruz, nasıl bir aile düzenimiz var merak ediyorlar. Bunu neden yapıyorlar? Tabii ki bizi bilmek, çözmek için… Bizim aile yapımızı etkisiz hale getirirlerse toplumu çözülmeye götüreceklerini çok iyi biliyorlar.” Şimdi Amerika’nın bu işle ne ilgisi var biliyor musunuz? Amerika-Avrupa farkı gözetmeden şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Aile birliktelikleri yok ve buna önem vermiyorlar. Avusturya, Almanya, İngiltere ya da Amerika’da birey ailenin önünde… Birey hakkı öne çıkarken “Aile” göz ardı edilip, niteliksizleştiriliyor…  O yüzden herkes yalnız ve kendi başının tıraşı olarak hayatına devam ediyor. Bu duygularla Viyana Parlamentosunun kapısına dayanasım geldi. Şu andaki hükümetin özellikle             Ötekilerin oluşturduğu AİLE’ ye güvenmesi ve çiftlerin birliktelikleri için zorluk çıkarmak yerine kolaylık yaratması gerektiğini düşünüyorum ve istiyorum.Bu ay da Superman’liğim tuttu… Söylediklerimde haklı mıyım? Sizin düşünceleriniz neler? Cevap yazabilenler diğerlerinin de düşüncelerini alıp bana ulaştırsın lütfen…Herkese sevgilerimi sunuyorum… Bu sıcak Viyana günlerinde tansiyonu biraz daha yükselttim sanıyorum… Ama oldu bir kere…

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren