Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

Geçtiğimiz ay “Ya Siz Nasıl Hissediyorsunuz?” başlıklı yazıma ilginiz için teşekkür ediyorum. Yazımı Almanya’dan dahi okuyup e posta yollayan sevgili okurlarım oldu. Birbirinden çok farklı düşünce ve hissiyata sahip olan bu yazıların bazılarını özür dileyerek kendime saklayacağım bir kısmını da aynen yazıldığı gibi sizinle paylaşacağım. Çünkü bazı yazılara oto sansür uygulamak zorundayım. Geçtiğimiz ay “Ya Siz Nasıl Hissediyorsunuz?” başlıklı yazıma ilginiz için teşekkür ediyorum. Yazımı Almanya’dan dahi okuyup e posta yollayan sevgili okurlarım oldu. Birbirinden çok farklı düşünce ve hissiyata sahip olan bu yazıların bazılarını özür dileyerek kendime saklayacağım bir kısmını da aynen yazıldığı gibi sizinle paylaşacağım. Çünkü bazı yazılara oto sansür uygulamak zorundayım. Çifte vatandaşlık meselesi oldukça önemli ve hassas bir konu. Sonuçlarını yakın zamanda görüyor olacağız. Ama Avusturya ve Almanya’nın kurallarla yönetildiğini ve onları bilmeme gibi bir lüksümüzün olmadığını hatırlatmayı isterim. Çünkü biz Türkler bazen amaca giden yolu değiştirmeyi, sonuca kısadan gitmeyi seviyoruz. Öyle değil mi? Yanlış mıyım?Gelelim geçen ay yazdığım yazıya gelen tepkilere… Öncelikle Yaklaşık 20 yıldır Viyana’da yaşayan Emine Hanım ile başlamak istiyorum. Evlilik dolayısıyla buraya yerleşmiş. Boşanmış ancak Türkiye’ye geri dönmemiş. Bir şirkette sekreter olarak çalıştığını söyledi.  “Burada aramızda dedikodu çok. Olmasa daha iyi olurdu. Kendi adıma Türkiye’ye yılda bir kez gidiyorum ailemi görüp geliyorum. Artık bazı duygularım çok derin değil. Emekli olsam da geri dönmeyi düşünmüyorum. Çünkü burada yediğim her şey kaliteli. Kıyafet almak Türkiye’ye çok ucuz evet. Yılda bir kez oradan alış veriş yapıyorum. Ve mutluyum, her şeyden önce yalnız yaşayan bir kadın olarak özgürüm.” Bana arkadaşı aracılığı ile ulaşan Emre ise  henüz Üniversite öğrencisi , Avusturya doğumlu ve aslında tarihimizden biraz uzak kalmakla birlikte Atatürk’e olan hayranlığından bahsetti. Emre her şeyiyle tam bir Avusturyalı gibi olduğunu ama Türkiye’ye geldiğinde özellikle toplu taşıma araçlarında herkesin birbiriyle kolayca konuşabilmesini çok farklı bulduğunu söyledi. Bir Türk gibi kolay kızan, öfkelenen biri olmadığını söyledi. Biz Akdeniz insanı hemen kızıyoruz ya …  Beş dakika sonra bir şey olmamış gibi davranıyoruz o ilginç oluyor…Salih Bey artık Türk gibi olmadığını, asimile olduğunu hissettiği için çok üzüldüğünü belirten uzun bir e posta göndermiş bana. Çocukken geldiği Avusturya’da artık geçmişinde ne olduğunu hatırlamıyor olduğu için biraz kendini suçluyor. “Sanki aslımı inkar etmek gibi” diye yazmış bana… Adına Canan Hanım diyeceğim bir başka kadın okuyucum ise bu çifte Vatandaşlık meselesine değinmek istedi. Bana; Vatandaşı oldukları ülkenin Vatandaşlıkla ilgili kanunlarını önemsemediklerini, “Batıyoruz” diye yılbaşı ikramiyesi vermeyen bazı işverenlerin bir süre sonra Viyana’nın nezih bir yerinde apartman dairesi aldıklarını duyunca hayal kırıklığına uğradığını yazmış. Türkiye’de de düzen işçinin hakkını sömürme üzerine kurulu hiç farkı yok… Ama Avusturya’da kurallara uygun davranmadığımız zaman başımıza hiç beklemediğimiz anda bir şeyler gelebilir. Haberiniz olsun…Hukukun üstünlüğüne inanan ülkelerde kestirme yollar işe yaramaz. Onun için kendimizi iyi ifade etmeli, üzerimizdeki şaibeli düşünceleri hep birlikte kaldırmalıyız. Hissetme meselesine gelince; duygularımız, yıllardır geliştirdiğimiz alışkanlıklarımız ne söylüyorsa öyle oluşuyor karakterimiz… Ve biz hangi alışkanlıklara, beğenilere, tepkilere  ve hislere sahipsek kendimizi öyle kabullenelim. Bazı durumlarda Türklüğümüz tutar veya bazen tam bir Alman gibi karar verebiliriz. Bu durum çok normal…  Yani aslınızı inkar etmiyorsunuz, sadece sizler özel bir duruma sahipsiniz o kadar… Aslında birden çok kültüre sahip olduğunuz için de şanslısınız.Kendinizi kim olarak görüyorsanız, nasıl  hissediyorsanız öyle olsun… Utanacak ya da üzülecek bir durum yok inanın… Ve bazen etrafımızda kötü insanlar olur. Her zaman her yerde vardır onlardan… Bu sizin insanlara olan inanma cesaretinizi kırmasın… İnanç ve umut olmazsa hiçbir şekilde ayakta kalamayız…Bunun için kalbinizde ne varsa öyle olsun… Sevgiler,

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren