Sayı | Ausgabe: 269, 13.03.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.04.2024

12.05.2021

Diyabet, yani şeker hastalığı, çağımızın en sık karşılaşılan hastalıklarından biri haline geldi. Bunun en önemli sebebi, beslenme alışkanlıklarımızın her geçen gün daha da kötüye doğru gitmesi. Maalesef hem beslenme rutinimizde olması gerekenden çok daha fazla şekerli ve unlu gıda tüketiyoruz hem de aldığımız besinleri yakmak için yeteri kadar hareket etmiyoruz. Diyabet, yani şeker hastalığı, çağımızın en sık karşılaşılan hastalıklarından biri haline geldi. Bunun en önemli sebebi, beslenme alışkanlıklarımızın her geçen gün daha da kötüye doğru gitmesi. Maalesef hem beslenme rutinimizde olması gerekenden çok daha fazla şekerli ve unlu gıda tüketiyoruz hem de aldığımız besinleri yakmak için yeteri kadar hareket etmiyoruz. Genetik olarak enzim eksikliği nedeniyle oluşan tip 1 şeker hastalığı toplumda nadir görülse de, beslenme ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen, tip 2 olarak adlandırılan şeker hastalığı çok yaygındır. Özellikle, ailede bir bireyde şeker hastalığı oluşmuşsa, diğer bireyler de er ya da geç şeker hastası olmuştur ya da olacaktır. İşte bunun sebebi genetik değil ‘ailesel’dir. Ne demek ailesel? Aile içinde, aynı tür beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzına sahip olan kişilerin aynı tür hastalığa yakalanma oranının daha yüksek olmasına denir. Çocukluğundan beri sebzeli yemeklere uzak duran birinin, ileri yaşlarda kronik kabızlık sorununun olması beklenen bir durumdur. Aynı şekilde kardeşlerinin de aynı sorundan muzdarip olması durumunda, olay genetik değil, aile yapısından kaynaklı, beslenme bozukluğudur.İkincil tür, yani sonradan gelişen, vücutta enzim olmasına rağmen artık işlev gösteremeyen tip 2 diyabet hastaları, çoğunlukla tek yönlü olarak tedavi edilmeye çalışılmaktaydı. Örneğin; kandaki şeker miktarı çok yüksek, bunu düşürmek için ilaç verilmesi ve ilacın yetersiz kaldığı durumda da insülin enjeksiyonuna başvurulması, klasik tedavi yöntemidir. Son yıllarda, bütüncül bir yaklaşımla, kan şekerinin yükselmesinin önüne geçilmesi için beslenme ve hareketin önemi gittikçe anlaşılmaya başlandı.Kan şekerini düşürmek vücudumuzdaki tüm organlar ve sistemler için çok önemlidir. Şekerin başı boş bir şekilde kanda dolaşması en önce küçük damarlara zarar verir. Bunlardan en önemlisi göz damarlarıdır. Bu nedenledir ki, şeker komasına girenlerde ya da şekeri çok uzun süre kontrol altında tutulamayan hastalarda en belirgin ikincil hastalık, görme sorunlarıdır. Gözün küçük damarlarında ve retinasında yol açtığı hasarlardan dolayı, dünyada körlüğün en önemli sebeplerinden biridir diyabet. Hasta, görme sorunlarını ya çok geç farkediyor ya da diyabetle alakalı olduğunu bilemiyor ve yaşla gelen bir rahatsızlık zannediyor. Bu sebeple de tedavisi maalesef çok gecikiyor. Diyabetin gözde yaptığı hasar, diyabet teşhisi konulmadan çok önceleri başlıyor ve ancak muayenede tespit edilebiliyor. Bu sebeple diyabet hastalarında düzenli göz dibi kontrolleri yapılması gereklidir.Diyabet sinir sistemimize zarar vererek, uyuşma, karıncalanma, his kaybı, duyu kaybı ve özellikle ayaklarda yanmalara neden olur ve bunlar erken dönemde fark edilen belirtileridir. Diyabetli hastaların ayaklarının altı sürekli yara olur. Bunun iki sebebi var. Birincisi; diyabetten dolayı yara iyileşmesi, normal insanlara göre çok daha geç olur. İkincisi; his kaybı olduğu için kişi ayağının zarar gördüğünü fark edemez. Örneğin; plajda, sıcak kumun üstünde fark etmeden uzun süre kalabilir, ayak tabanında yanık oluşabilir ve hasta bunun farkına bile varamaz. Çünkü, sinir hasarından dolayı his duygusu kalmamıştır. Canı da acımaz ama çok ileri düzeyde yanıklar oluşabilir.Böbrek yetmezliği, ileri düzeydeki diyabet hastalarının en sık karşılaştığı ikincil hastalıklardandır. Küçük damar hasarları, böbreğin süzme fonksiyonlarına zarar vermeye başlar. Belli bir seviyeden sonra artık böbrek yetmezliği ve yanında kanda üre yükselmesi de görülür. Bu sebeple, diyabet hastalarının düzenli olarak böbrek fonksiyonlarını da kontrol ettirmesi hayati önem taşımaktadır.Ve en önemli ikincil hastalık, kalp-damar hastalıklarıdır. Dünyada en çok ölüme sebep olan kalp-damar hastalıklarının en önemli nedeni diyabettir. Diyabette, damarların ve hücrelerin sağlığının bozulmasıyla, kalbi besleyen koroner damarlarda hasarlar oluşur ve kalp beslenemez. Kalbin beslenememesi, kalp krizine yol açar. Aslında bu kadar basit gibi görünen bu ilişkide, sadece doğrudan kalbi besleyen damarlar değil, kalbin kendi hücreleri de etkilenerek, kalp yetmezlikleri, doku ölümleri ve kalp krizleri oluşabiliyor. Ayrıca vücuttaki tüm damarlara etki ederek, damar sertleşmesine, bundan dolayı da yüksek tansiyona (hipertansiyon) sebep oluyor. Ani atak durumlarında ise, pıhtı atma ya da beyin damarlarında kanamaya sebep olabiliyor.Yukarıda bahsettiğimiz ikincil hastalıklar, hayati sistemlerin etkilenmesi nedeniyle çok önemli, Bunların dışında, çok su içme ve bu sebeple gece tuvalete kalkmaktan dolayı oluşan denge problemi, pek çok kez düşmelere ve kırıklara sebep olmaktadır. Ayrıca, diyabet, kan basıncını doğrudan etkilediği için cinsel sorunlara da yol açıyor.Her zaman belirttiğimiz gibi, eğer hayat kalitenizin düştüğünü, bir şeylerin ters gittiğini, eski enerjinizin olmadığını düşünüyorsanız, ayrıca ağız kuruluğu, su içmede artış ve kilo kaybı belirtileriniz varsa, mutlaka doktorunuza danışın. Yıllık kan ölçümlerinizi, açlık tokluk şekerlerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin.Herkese sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler diliyorum.Soru, görüş ve önerileriniz için mail yollayabilirsiniz.Sağlıkla kalın...

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren