Sayı | Ausgabe: 269, 13.03.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.04.2024


İnsanlar yanlız bir birey olarak yaşayamaz. İnslar sosyal varlıklardır ve topluluk içinde yaşarlar. Topluluk içinde yaşamdan örgütlenme zorunluluğu doğar. Organize olmak gerekir. Örgütlenme ise beraberinde kurallar getirir. Örgütlü bir şekilde yaşamanın olmazsa olmazı kurallardır. Anarşik ortam veya anarşik guruplarda dahi kurallar vardır.
Her toplulukta kuralların belirlenme şekilleri vardır. Kimi toplumlarda kuralların belirlenmesinde gelenek görenekler veya din ciddi bir etken olur, kimi toplumlarda çok etkili olmaz.
Dünya üzerindeki her ülke kurallar yumağından oluşan düzenlemelerle yönetilir. Trafik kurallarından, komşular arasındaki ilişki ile ilgili kurallardan toplumun bireyi olan şahısların cezalandırılması için yapılan kurallardan devletin yönetimi ile ilgili kurallara kadar ve daha nice kurallar.
Tüm devletlerde kurallar geçerli olsada her ülkede veya bazı ülkelerde yönetim kuralları veya kuralları düzenleme şekli farklı olabilir. Yaşamın her alanı kurallarla düzenlendiği için, kuralları düzenleyen idare erkinin yanı iktidarın veya parlamentonunun hangi şekilde oluştuğu çok önemlidir.
İnsanlık tarihi farklı yönetim (kuralları düzenleme) şekillerine sahne oldu. Şu an dahi bir çok yönetim şekilleri geçerli. Krallık (mesela Ürdün), Sözde komunist yönetim (tek parti yönetimi Çin, Küba),  diktatörlük (kuzey Kore), demokratik ülkeler (Avrupa'da ve dünyanin bir çok yerinde bir çok ülke, mesela Kanada, Avusturalya, ABD, vb). Bir de aksak demokratik sistemler var (Rusya, Türkiye, Brezilya, Meksika, Bulgaristan, vb.). Demokratik veya aksak demoktratik sistemler arasında da ciddi farklılıklar vardır ancak burada bu ayrıntılara girmiyeceğim.
Yani aksak da olsa Türkiye demokratik bir ülke veya daha doğrusu, aksak olduğu için en asgari demokratik düzenlemeleri olan ve demokrasiyi tüm kural ve kurumlarıyla tesis etmeye çalışan gayret gösteren bir ülke.
Demokrasinin olmazsa olmazı tabiki seçimlerdir. Peki seçimler soyut olarak tek bir enstrüman olarak seçimlerin yapıldığı bir ülkede tam olarak demokrasinin işlediğini söyeleyebilrmiyiz; elbetteki hayır.
Diktatörlüklerde de seçimler yapılıyor, ancak tek parti veya tek aday seçimlere katılıyor ve sadece diktatoryanın meclisine daha önceden belirlenen kişiler seçiliyor. Demokrasilerdeki seçimlerin özelliği ise bir çok partinin veya bağımsız kişilerin seçimlere katılma özgürlüğü, o ülkede yaşayan insanların belirli şartları yerine getirdikten sonra (genellikle yaş sınırı) özgür bir şekilde seçime katılıp gizli oy verme imkanı ve seçime katılan tüm adaylara ve partilere medyanın aynı imkanı sağlaması (bu tabiki hiç bir ülkede tam olarak uygulanamıyor).
Demokratik sistemin işlemesi için yine seçimle bağlantılı ikinci vazgeçilmez kural ise seçilip meclislere (parlamento, belediye meclisi, vb) girmek için üst barajın düşük olmasıdır. Yani Türkiye'de olduğu gibi 10% bir seçim barajı çok ciddi bir engel teşkil etmekte ve yüzde yüz demokrasiye zarar veriyor. Zira bu yüksek baraj uygulaması ile seçmenin yanı halkın isteği meclislere doğru yansımıyor. Yani halk güvenerek inanarak ve istiyerek meclise göndermek istedigi kişiye oy veriyor ancak o kişi veya parti baraja takılıyor ve onun yerine başka bir kişi veya parti meclise giriyor. Bu durum halkın isteğinin saptırılmasından başka bir şey değildir; ticarette buna hile derler; ceza hukukunda ise dolandırıcılık. Yani seçmene istediğin kişiyi seçebilirsin diyerek verdiği oyu başka bir yere kaydırılması.
Türkiye'de demokrasinin bir adım daha tesisi için seçilme barajını bir an önce en yüksek olarak % 5 e indirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde halkın iradesi meclislere tam olarak yansımayacaktır.
AKP'nin yerel seçimi kazanması, TKP'nin Tunceli'nin bir ilinde belediye seçimini kazanması, CHP'nin yerinde sayması, vb. gelecek sayımizda irdelenecek.
Devamı gelecek sayıda...
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren