09.04.2025
Dünya toz-duman... At izinin, it izine denk geldiği günlerden geçiyoruz. "Ben yaptım oldu" havasında dünyaya yön verenler. İnsanlık kötü bir sınavdan geçiyor. Bakalım kısaca.Dünya toz-duman... At izinin, it izine denk geldiği günlerden geçiyoruz. "Ben yaptım oldu" havasında dünyaya yön verenler. İnsanlık kötü bir sınavdan geçiyor. Bakalım kısaca.Bu barbarlığa doğru gidişi ve dünya uygarlığının yok edilişini durdurmak için geçmişten ders çıkarmak gerekiyor. Dünya asla pervasız yöneticilerin ve sömürenlerin değil, dünya tüm canlı-cansız varlıklarıyla insanlığın ortak mülküdür. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan yeni dünya düzeni kuralları yakın zamana kadar kör-topal uygulanıyordu. Artık günümüzde onları bile umursamıyorlar. Bunun bir çok örneğini Gazze'de, Suriye'de, Irak'ta, Yemen'de, Afganistan'da, Libya'da, Ukrayna'da görebilmekteyiz. Ortalık toz-duman... İnsanlık dalga, dalga dünyanın bir çok bölgesine savruluyor, çaresizce bir yerlere sığınıyor. Savaşları çıkartanlar, utanmadan-sıkılmadan yerle bir ettikleri toprakları yeniden inşa etmek için kıyasıya rekabete giriyorlar. Kendin pişir, kendin ye misali... İşte bu bozuk dünya düzeninde tipik, tipik devlet yöneticileri çıkıyor karşımıza. Güce ve paraya tapan, kendi çıkarlarını halkının çıkarlarından üstün gören... Bu savruluş onları diktatörlüğe ve entrikalara yöneltiyor, hukuk ve adalet ayaklar altına alınıyor. Şizofrenist yaklaşımlar sergileniyor, bu da halkın ruhsal durumunu darmadağın ediyor. Dünya nüfusunun büyük bir bölümü ruhsal olarak çökmüş durumda. Bunların başat sorumlusu yeteneksiz, aç gözlü yöneticilerdir. Bu yeteneksiz yöneticiler, kendi dışındaki farklı görüş ve inanışlara asla tahammül edemezler. Önce aşağılarlar, gülerler... İleriki evrelerde de çemberin daralmasıyla birlikte; entrikalarını hayata geçirirler, muhaliflerine çelme takmak için "kendi hukukları"nı devreye sokarlar. Eğitimli toplulukları sevmezler. Çünkü kendini ifade etmeyi bilen, sanatı seven, özgür yaşamı benimseyen insanları karşısında görmeyi hiç bir zaman hazetmezler. Toplumda sevmediği kesimleri düşman görür ve onları susturmak için her yola baş vurur. İftira, yargısız infaz, keyfi uzun tutukluluk süreleri en çok baş vurdukları yöntemleridir. Dolayısıyla, devletlerin ya da devletin başında bulunanların kendi öz çıkarlarıyla politik çıkarlarını ekonomik çıkarlarıyla birleştirmeleri, aynı zamanda muazzam servet edinmeleri son dönemlerde sıradanlaştı.Ulusal ya da uluslararası arenada yapmış oldukları politikalarıyla, güçlünün hukukunun geçerli ve egemen olduğu, kasalarını doldurdukları bir gerçektir. Dünyaya baktığımızda çoğu devlet yöneticisinin politikacı değil, bir tüccar gibi hareket ettikleri gözlemleniyor. Bu da yöneticilerle halk katmanları arasında derin ayrılıklara ve uçurumlara yol açmaktadır. Orta sınıflar yok edilmekte. Aşırı zenginlerle, yoksullar karşımıza çıkmaktadır.
"Yok öyle umutları yitiripkaranlıkta savrulmakUnutmak aynı gökyüzü altındabir direniştir yaşamakBiraz daha sabır,biraz daha inat.Kapının arkasında bekleyenölüm değil, hayat..." ( Nazım Hikmet)
Bir ağacın yeşiline, bir çocuğun sevincine kin tutulmaz!Çocukların göz yaşı döktüğü bir dünyada, tüm kahkahalar acımasızdır. İnsanlık haksızlıklar karşısında kenetlenmeli, kendi makus talihini de yenmelidir. İyilik ve güzellikte mutlaka ama mutlaka birleşilmelidir. Zorluklarla mücadele etmeyen güzelliğe ulaşamaz.
Share this with your friends: