Mevla SAYGIN, BA

mevla saygin Kopie

11.12.2024

24 Kasım 2024’te gerçekleşen Steiermark Eyalet Seçimleri, bölgenin siyasi sahnesinde bir dönüm noktası oldu ve Avusturya iç politikasında geniş çaplı sonuçlar doğurdu. Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), tarihi bir zafer kazanırken, Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) gibi koalisyon partileri ciddi kayıplar yaşadı. Bu yazıda, seçimlerin arka planı, sonuçları, siyasi etkileri ve toplumsal anlamı ele alınmaktadır.24 Kasım 2024’te gerçekleşen Steiermark Eyalet Seçimleri, bölgenin siyasi sahnesinde bir dönüm noktası oldu ve Avusturya iç politikasında geniş çaplı sonuçlar doğurdu. Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), tarihi bir zafer kazanırken, Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) gibi koalisyon partileri ciddi kayıplar yaşadı. Bu yazıda, seçimlerin arka planı, sonuçları, siyasi etkileri ve toplumsal anlamı ele alınmaktadır.
Seçimlerin Arka PlanıSteiermark, geleneksel olarak ÖVP ve SPÖ’nün güçlü olduğu bir bölge olmasına rağmen, son yıllarda halkın siyasi eğilimlerinde önemli değişimler yaşandı. Bunun nedenleri arasında ekonomik belirsizlikler, artan yaşam maliyetleri ve federal hükümete karşı büyüyen bir memnuniyetsizlik yer alıyor. Göç, enflasyon ve enerji krizi gibi konular, kamuoyunun gündeminde öne çıkarken, FPÖ gibi partiler bu durumu kendi politikalarını güçlendirmek için kullandı. ÖVP liderliğindeki önceki eyalet hükümeti, birçok önemli reformu geciktirdiği için eleştirilerin hedefindeydi.
2024 Eyalet Seçim SonuçlarıSeçimlere katılım oranı %76 ile önceki seçimlere kıyasla oldukça yüksekti, bu da halkın siyasi değişime olan ilgisinin arttığını gösteriyor. Sonuçlar şu şekildeydi:
Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ):FPÖ, oyların %35’ini alarak rekor bir sonuç elde etti ve ilk kez Steiermark’ta birinci parti oldu. Bu, önceki seçime göre %17,5’lik bir artış anlamına geliyor.
Avusturya Halk Partisi (ÖVP):ÖVP, oyların yaklaşık %27’sini aldı ve yaklaşık %10’luk bir kayıp yaşadı. Bu sonuç, birçok seçmenin parti politikalarından memnun olmadığını açıkça ortaya koydu.
Sosyal Demokrat Parti (SPÖ):SPÖ, %21 oy alarak beklentilerin oldukça altında kaldı. Parti içindeki çatışmalar ve temel konulardaki belirsiz duruş, bu sonucu etkiledi.
Yeşiller ve NEOS:Yeşiller ve NEOS partileri ise tek haneli yüzdeliklerde kaldı. İklim değişikliği ve dijitalleşme gibi temalar üzerine yoğunlaşmalarına rağmen, seçmenler üzerinde yeterince etkili olamadılar.
FPÖ’nün Başarısının NedenleriFPÖ’nün başarısı birkaç faktöre dayanmaktadır:
Etkili Temalar: FPÖ, göç, sosyal güvenlik ve enerji politikalarına odaklandı. Bu temalar, özellikle mevcut hükümetin politikalarından memnun olmayan seçmenler arasında yankı buldu.
Güçlü Liderlik: FPÖ’nün Steiermark’taki lideri, hem parti tabanını harekete geçirebilen hem de kararsız seçmenleri kazanan popüler bir siyasetçiydi. Protesto Oyları: Pek çok seçmen, federal hükümete olan memnuniyetsizliklerini dile getirmek için FPÖ’ye yöneldi. Bu durum, partiye ek bir ivme kazandırdı.
Bu seçim, Steiermark için önemli bir değişim anlamına geliyor. Yeni siyasi liderlik, ekonomi, sosyal politikalar ve altyapı konularında önceki hükümetlerden daha başarılı olup olamayacağıyla değerlendirilecek. FPÖ’nün seçim kampanyasında ele aldığı sorunlara getireceği çözümler, seçmenlerin beklentilerini karşılayıp karşılamadığını gösterecektir.

8.11.2024

Ekim 2024’te Avusturya metal endüstrisindeki maaş görüşmeleri, yılın en öne çıkan iş anlaşmazlıklarından biri haline geldi ve toplum genelinde maaşlar, alım gücü ve sosyal adalet konularında hararetli bir tartışma başlattı. Anlaşmazlığın çıkış noktası, işverenlerin yalnızca %2,5 oranında bir maaş artışı teklif etmesiydi. Süregelen enflasyonun gıda, enerji ve konut maliyetlerini rekor seviyelere çıkardığı düşünüldüğünde, sendikalar ve çalışan temsilcileri bu teklifi yetersiz buldular.Ekim 2024’te Avusturya metal endüstrisindeki maaş görüşmeleri, yılın en öne çıkan iş anlaşmazlıklarından biri haline geldi ve toplum genelinde maaşlar, alım gücü ve sosyal adalet konularında hararetli bir tartışma başlattı. Anlaşmazlığın çıkış noktası, işverenlerin yalnızca %2,5 oranında bir maaş artışı teklif etmesiydi. Süregelen enflasyonun gıda, enerji ve konut maliyetlerini rekor seviyelere çıkardığı düşünüldüğünde, sendikalar ve çalışan temsilcileri bu teklifi yetersiz buldular.
Maaş Taleplerinin Arka PlanıAvusturya’daki yüksek enflasyon, son aylarda vatandaşların alım gücünü ciddi şekilde zayıflatmış durumda. Tüketici hakları savunucuları ve çeşitli sosyal kuruluşlar, özellikle düşük ve orta gelir gruplarının üzerindeki artan yükleri gündeme getirdi. Birçok çalışan, artan yaşam maliyetleri nedeniyle ekonomik istikrarlarını tehdit altında hissetmekte. Bu bağlamda, sendikalar enflasyon oranının üzerinde bir maaş artışı talep ediyor; bu artışın, çalışanların reel gelir kaybını telafi edebileceğini savunuyorlar. Talepler, endüstrinin hala yüksek kar elde ettiği ve çalışanlarını bu ekonomik başarıya ortak edebileceği düşüncesine dayanıyor.
Sendikaların ve Çalışanların TepkileriSendikalar, %2,5 oranındaki maaş artış teklifini çalışanların karşılaştığı mali yükleri göz ardı eden “saygısız” bir teklif olarak görüyor. İşçi Odası ve Avusturya Sendikalar Birliği (ÖGB) temsilcileri, çalışan taleplerinin abartılı olmadığını, yalnızca yaşam maliyetlerine uygun bir uyum sağlama amacını taşıdığını belirtiyorlar. Görüşmeler öncesinde sendikalar, çalışanları harekete geçirme yönünde adımlar atarak işverenler üzerinde baskıyı artırmayı amaçladıklarını duyurdu. Görüşmeler çıkmaza girdikten sonra grev ve gösteriler olasılığı daha gerçekçi hale geldi.
Siyasi Boyutlar ve SPÖ’nün RolüMetal endüstrisindeki maaş görüşmeleri siyasi bir boyuta da ulaştı; SPÖ ve diğer sosyal demokrat temsilciler, çalışanların taleplerini açıkça desteklediler. SPÖ, maaş taleplerinin Avusturya’daki sosyal istikrarın ve çalışanların alım gücünün korunması için gerekli bir adım olduğunu düşünüyor. Parti temsilcileri, maaş artışlarının yalnızca çalışanların yaşam kalitesini iyileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda iç ekonomiyi de güçlendireceğini savunuyor; çünkü daha fazla para tüketim harcamalarına yönlendirilebilir. SPÖ, işveren tarafını eleştirirken, hükümete de çalışan çıkarlarını destekleme yönünde daha aktif bir rol üstlenmesi çağrısında bulundu.
Etkiler ve Toplumsal YankılarMetal endüstrisindeki bu iş anlaşmazlığı, benzer enflasyon yüklerinin bulunduğu diğer sektörler için bir örnek teşkil etme potansiyeline sahip. Birçok gözlemci, bu maaş görüşmelerini Avusturya’daki gelecekteki sosyal ve ekonomik istikrar için bir sınav olarak görüyor. Başarılı bir sonuç, diğer işverenler üzerinde de benzer yüksek maaş uyarlamaları sağlamaları için baskı oluşturabilir. Konu, toplumda geniş yankı buldu ve ekonomik belirsizlik dönemlerinde sosyal sorumluluk, şirket karları ve siyasetin geniş halk kitlesi için adil bir gelir seviyesi sağlama konusundaki rolü üzerine duyarlılığı artırdı.

12.12.2023

Ukrayna savaşı, enerji fiyatlarının artışı, yükselen enflasyon ve genel jeopolitik belirsizlik, Avusturya'yı ikinci yarıda küresel ekonomik daralmanın içine çekti. Wifo ve IHS'in paylaştığı 2023 ve 2024 ön izlemesine göre, yeni yılın ilk aylarında ekonominin küçülmeye devam edeceği ve ardından yavaşça büyüme trendine gireceği öngörülüyor. Sonuç olarak, her iki ekonomi araştırma enstitüsü de 2023 için ülkede stagflasyon beklentisini paylaşmış yani neredeyse hiç ekonomik büyüme yok, ancak devam eden yüksek enflasyon görülüyor. İhracatlar, yatırımlar ve özel tüketim de dahil olmak üzere diğer tüm ekonomik göstergeler açısından 2023'ün zor bir yıl olacağı öngörülüyordu. Ancak sevindirici bir not, işsizlik oranının düşük seviyelerde kalması. 2024 için ise tüm sektörlerde daha olumlu performans beklentisi bulunuyor. Ekonomi uzmanları, 2024'te ekonominin tekrar canlanmasını umuyor.Ukrayna savaşı, enerji fiyatlarının artışı, yükselen enflasyon ve genel jeopolitik belirsizlik, Avusturya'yı ikinci yarıda küresel ekonomik daralmanın içine çekti. Wifo ve IHS'in paylaştığı 2023 ve 2024 ön izlemesine göre, yeni yılın ilk aylarında ekonominin küçülmeye devam edeceği ve ardından yavaşça büyüme trendine gireceği öngörülüyor. Sonuç olarak, her iki ekonomi araştırma enstitüsü de 2023 için ülkede stagflasyon beklentisini paylaşmış yani neredeyse hiç ekonomik büyüme yok, ancak devam eden yüksek enflasyon görülüyor. İhracatlar, yatırımlar ve özel tüketim de dahil olmak üzere diğer tüm ekonomik göstergeler açısından 2023'ün zor bir yıl olacağı öngörülüyordu. Ancak sevindirici bir not, işsizlik oranının düşük seviyelerde kalması. 2024 için ise tüm sektörlerde daha olumlu performans beklentisi bulunuyor. Ekonomi uzmanları, 2024'te ekonominin tekrar canlanmasını umuyor.
2024'e kadar devlet borç oranının mevcut yüzde 82'den yüzde 74'e düşeceği tahminini, yüksek enflasyonun eski borçların değerini düşürmesine dayandıran ekonomi uzmanları, yeni borçlar konusunda ise temkinli olunması gerektiğini vurguluyor. Çünkü şu anda faizler yükseliyor. Bu nedenle, ekonomi uzmanları şimdi daha sıkı bir bütçe politikası çağrısı yapıyorlar. Geniş çaplı istikrar önlemleri için zamanın geçtiğini ve herhangi bir düzeltmenin şimdi hedef odaklı ve isabetli bir şekilde yapılması gerektiğini savunuyorlar. Felbermayr ve Neusser, Almanya'nın işletmelerin elektrik ve gaz maliyetlerini azaltmak için kalıcı önlemler alması durumunda, Avusturya'nın aynısını yapması gerektiği konusunda hemfikirler. Bu görüşü paylaşan Wirtschaftskammer Wien Başkanı Walter Ruck da, "Avusturya'nın yüksek enerji fiyatlarını işletmeler için nasıl hafifleteceği, ekonomimizin rekabet gücü üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olacaktır. Şirketlere destek sağlamak için şimdi tüm işletmeler için uygulanabilir bir enerji fiyatı telafisi içeren kapsamlı bir rahatlama paketi önemlidir," diyor. Ruck, ayrıca elektrik ve gaz fiyatlarının ayrılması ve yenilenebilir enerjilerin hızlı bir şekilde genişletilmesini de talep ediyor.
2023’te olduğu gibi 2024’te de İklim konusu gündemde olacaktır. Wifo Başkanı Felbermayr'a göre, iklim koruma konusunda hala yapılacak çok iş var. 2040'ta karbon nötr olma hedefine ulaşmak için çok daha hızlı ve çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde, Felbermayr'a göre, Avusturya 2024 de emisyon azaltma yolundan %15 daha fazla sapacak. Ona göre, mali politika alanında iklim politikası ve diğer gelecek konularına - örneğin eğitim - daha fazla yatırım yapmak için oldukça oyun alanları bulunmaktadır. Devletin işletmeleri yatırıma teşvik etmesi gerekiyor, diye vurguluyor IHS uzmanı Hofer. Yüksek enerji maliyetlerinin bunun için hatta yardımcı olduğunu belirtti: "Yeşil yatırımları teşvik ediyor, çünkü ekonomik olarak hesaplanıyor," diye ekledi Felbermayr.

09.10.2024

Avusturya'da ulusal seçimler 29 Eylül 2024 tarihinde gerçekleşmiştir. İlk sonuçlara göre Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) %28,8 oy oranıyla ilk kez en güçlü parti olurken, onu %26,3 ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve %21,1 ile Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) takip etti. Yeşiller %8,3 ve NEOS %9,2 oy oranına ulaştı. Seçim kampanyasına göç, güvenlik ve iklimin korunması gibi konular damgasını vururken, FPÖ özellikle göç konusundan faydalandı.Avusturya'da ulusal seçimler 29 Eylül 2024 tarihinde gerçekleşmiştir. İlk sonuçlara göre Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) %28,8 oy oranıyla ilk kez en güçlü parti olurken, onu %26,3 ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve %21,1 ile Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) takip etti. Yeşiller %8,3 ve NEOS %9,2 oy oranına ulaştı. Seçim kampanyasına göç, güvenlik ve iklimin korunması gibi konular damgasını vururken, FPÖ özellikle göç konusundan faydalandı.
"Liste Gaza" partisi Avusturya'da 2024 Ulusal Konsey seçimlerine katıldı, ancak önemli bir başarı elde edemedi. Oyların yüzde birinden azını alan liste, Ulusal Konsey'e girmek için gereken barajın çok altında kaldı. "Liste Gaza" Avusturya'daki Müslüman toplumunun küçük bir kesimi, özellikle de Filistin meselesiyle güçlü bir şekilde özdeşleşenler için özellikle önemliydi. Bununla birlikte, hem medyada yer alma hem de sosyal tartışma açısından diğer partilere kıyasla önemi düşük kalmıştır. Parti, başta Orta Doğu çatışması olmak üzere uluslararası adalet konularına odaklanarak Müslüman seçmenlere hitap etmeye çalışmış olsa da, Müslüman nüfus arasındaki yankısı sınırlı kalmıştır.
Avusturya'daki 2024 ulusal seçimleri medyada yoğun bir şekilde yer aldı. Oyların yaklaşık %29'unu alarak en güçlü parti haline gelen FPÖ'nün başarısı, hem ülke içinde hem de uluslararası alanda güçlü tepkilere yol açtı. Herbert Kickl liderliğindeki FPÖ, özellikle göç konusuna odaklanarak iyi bir sonuç elde etti. Bununla birlikte, koalisyon ortaklarının eksikliği nedeniyle bir hükümet kurmanın zor olacağı kısa sürede anlaşıldı.
Medyada FPÖ'nün seçim zaferi Avusturya'da sağa doğru bir siyasi kayışın işareti olarak yorumlandı. Uluslararası medya, özellikle Almanya ve İsviçre'de, bu sonucu ele aldı ve Avrupa siyaseti üzerinde yaratabileceği potansiyel etkiyi vurguladı. Buna karşılık, daha önce baskın güçler olan ÖVP ve SPÖ, hem medyada hem de destekçileri arasında hayal kırıklığına yol açan önemli kayıplar kaydetti.
Avusturya toplumu içinde farklı tepkiler vardı. FPÖ destekçileri seçim zaferini siyaset kurumuna karşı bir zafer olarak kutlarken, siyasi yelpazenin solunda - özellikle Yeşiller ve SPÖ arasında - FPÖ'nün yükselişine ilişkin şok ve endişenin bir karışımı vardı. Kayıplar yaşayan Yeşiller, iklim koruma politikalarına odaklanmaya devam edeceklerini söylerken, NEOS gelecekteki hükümet müzakerelerinde bir rol oynama konusunda iyimserdi. En güçlü üçüncü parti konumuna gerileyen SPÖ'nün hayal kırıklığı büyük oldu ve bu durum medya tarafından tarihi bir yenilgi olarak nitelendirildi.
Toplumsal tepkiler, seçim kampanyası sırasında ortaya çıkan derin siyasi çatlakları yansıtıyordu. FPÖ seçmenleri sonucu göç politikası konusunda daha sert bir çizginin teyidi olarak görürken, özellikle kentlerde ve yeşillerin kalelerinde yaşayan pek çok kişi ülkenin gelecekteki yönüne ilişkin endişelerini dile getirdi.
Dolayısıyla bu seçim, farklı siyasi kamplar arasındaki uçurumun genişlediği Avusturya siyasi manzarasında bir dönüm noktası oldu. Zorlu koalisyon kurma süreci, medyada ülkenin siyasi istikrarı için bir sonraki büyük zorluklardan biri olarak görüldü.

08.11.2023

Uluslararası bağlamda "tarafsızlık" bir devletin "tarafsızlığı" olarak da tanımlanabilir. Silahlı bir çatışmada, tarafsız bir devlet çatışmanın taraflarına doğrudan veya dolaylı askeri destek sağlamaz. Dahası, devletin kendisi de aktif bir taraf olarak çatışmaya girmez. Eğer bir devlet askeri bir ittifaka üye değilse, "bağlantısız" olarak kabul edilir, ancak mutlaka tarafsız olması gerekmez. Tarafsızlık öncelikle askeri konular için geçerlidir. Yine de çatışma taraflarıyla ekonomik ve diplomatik bağlar kurmak mümkündür. "Tarafsız" bir ülke olarak bilinen Avusturya her zaman barışçıl bir çözümü savunmalı ve tarafsızlığını korumalıdır. Özellikle son haftalarda dünya gündemini meşgul eden Orta Doğu savaşında hiç bir orduya açık çek vermemelidir.Uluslararası bağlamda "tarafsızlık" bir devletin "tarafsızlığı" olarak da tanımlanabilir. Silahlı bir çatışmada, tarafsız bir devlet çatışmanın taraflarına doğrudan veya dolaylı askeri destek sağlamaz. Dahası, devletin kendisi de aktif bir taraf olarak çatışmaya girmez. Eğer bir devlet askeri bir ittifaka üye değilse, "bağlantısız" olarak kabul edilir, ancak mutlaka tarafsız olması gerekmez. Tarafsızlık öncelikle askeri konular için geçerlidir. Yine de çatışma taraflarıyla ekonomik ve diplomatik bağlar kurmak mümkündür. "Tarafsız" bir ülke olarak bilinen Avusturya her zaman barışçıl bir çözümü savunmalı ve tarafsızlığını korumalıdır. Özellikle son haftalarda dünya gündemini meşgul eden Orta Doğu savaşında hiç bir orduya açık çek vermemelidir.
Peki Avusturya nasıl tarafsız bir devlet haline geldi?
1945'te II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Avusturya, galip güçler ABD, Sovyetler Birliği, Büyük Britanya ve Fransa'nın dört işgal bölgesine bölündü. Ülkenin kalıcı olarak bölünmesini önlemek ve ne "Batı ne de Doğu yönelimi" benimsememek amacıyla dört işgalci güç ve Avusturya, ülke için "kalıcı tarafsızlık" konusunda anlaştılar. İşgalci birliklerin geri çekilmesi 25 Ekim 1955'te sona erdi. Ve 26 Ekim 1955'te Ulusal Konsey, Avusturya'nın "daimi tarafsızlığını" anayasa kanunu olarak kabul etti.Bu tarafsızlık yasası, kalıcı tarafsızlığın gönüllü olarak ilan edildiğini ve sürdürüldüğünü belirtir.
AB'ye katıldığımız 1995 yılından bu yana AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikasına (Gasp) katılmak için resmi yükümlülüğü üstlendik. Oybirliğiyle kabul edilen Lizbon Antlaşması (2009'dan beri yürürlükte) ile silahlı saldırı durumunda karşılıklı yardım yükümlülüğü kabul edildi. Basitçe ifade etmek gerekirse bu, Gasp ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) alanının tamamı için tarafsızlığı herhangi bir kısıtlama olmaksızın askıya almaktadır. Başka bir deyişle: AB'nin herhangi bir kararı (BM ya da AGİT yetkisi gibi) söz konusu olduğunda tarafsızlık artık geçerli değildir. Belki de bu bağlantıları kamuoyuna daha açık hale getirmek faydalı olacaktır. Ne de olsa Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı, tarafsız Avusturya'nın güvenli bir barış adası olacağına dair tüm hayalleri yıkmıştır.
Avusturya'nın tarafsızlığı yurtdışında giderek daha eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilmektedir. Ünlü Economist dergisi bu konuda çok sert yorum yapmaktadır: "Kıtada bu konuda (Ukrayna'daki savaş) tarafsız olduğunu ilan eden her ülke, kendi güvenliği konusunda pek de endişeli olmadığını gösteriyor (...).
Avusturya, Ukrayna'ya siyasi, insani ve ekonomik olarak yardım ediyor ve dayanışma içinde Rusya'ya yönelik tüm yaptırımları destekliyor. Ülkemiz aynı zamanda Ukrayna'nın gelecekteki AB üyeliği olasılığını da desteklemektedir. Rusya'nın saldırısından birkaç gün sonra oybirliğiyle onaylanan AB talimatı uyarınca askeri nakliye araçları Avusturya'dan geçebilecek. Gerekli mayın temizleme projeleri de finansal olarak desteklenmektedir. Avusturya'nın tarafsızlığı tüm bu konularda Ukrayna ile dayanışmanın önünde engel teşkil etmiyor.
Bir zamanlar bunu anayasalarına yazmış olan Ukrayna ve Moldova'nın da farkına vardığı gibi, tarafsızlık bir koruma değildir. Tarafsızlığımızın sert çekirdeği savaşlara ve ittifaklara askeri katılımın olmaması, yabancı askeri üslerin bulunmaması kalabilir, ancak kendi savunma kapasitemizde inandırıcı bir artış, AB ortaklarıyla yakın işbirliği ve Barış İçin Ortaklık (BİO) çerçevesinde NATO ve BM ile işbirliğinde sinerji her halükarda vazgeçilmezdir. Ve Avrupa düzeyinde, ABD'nin dünyanın başka bir bölgesinde daha fazlasını yapmaya çağrılması durumunda, AB'nin gerektiğinde kendisini tek başına nasıl koruyabileceği konusunda açık bir tartışma yapılmalıdır. AB üyesi bir ülkeye yönelik olası bir saldırı durumunda Avusturya'nın gerekli katkısı her halükarda iyi hazırlanmalı ve iç politikada tartışma konusu olmamalıdır.

11.09.2024

Küreselleşme ve hızlı teknolojik ilerleme, işgücü piyasasındaki durumu büyük ölçüde değiştiriyor. Yüksek eğitimli insanlar ekonomik olarak fayda sağlarken, daha az ayrıcalıklı insanlar zemin kaybediyor. Artan eşitsizliğin, daha fazla örgün eğitime sahip kişilerin aile kurma olasılığının daha az eğitimli vatandaşlara göre daha yüksek olduğu anlamına geldiğini görüyoruz. Tarihsel olarak durum tam tersiydi: Yüksek eğitim ve gelir, özellikle kadınlar için, daha az çocuk anlamına geliyordu. Bugün, daha eğitimli kadınlar için doğum oranları az çok sabit, ancak daha az eğitimli kadınlar için ekonomik baskı çok yüksek olduğundan bu oranlar düşüyor.Küreselleşme ve hızlı teknolojik ilerleme, işgücü piyasasındaki durumu büyük ölçüde değiştiriyor. Yüksek eğitimli insanlar ekonomik olarak fayda sağlarken, daha az ayrıcalıklı insanlar zemin kaybediyor. Artan eşitsizliğin, daha fazla örgün eğitime sahip kişilerin aile kurma olasılığının daha az eğitimli vatandaşlara göre daha yüksek olduğu anlamına geldiğini görüyoruz. Tarihsel olarak durum tam tersiydi: Yüksek eğitim ve gelir, özellikle kadınlar için, daha az çocuk anlamına geliyordu. Bugün, daha eğitimli kadınlar için doğum oranları az çok sabit, ancak daha az eğitimli kadınlar için ekonomik baskı çok yüksek olduğundan bu oranlar düşüyor.
Bu gelişmeleri sadece zengin ülkelerde görüyoruz. Şu anda 1990'larda trendin tersine dönmeye başladığı Almanya, İsveç ve İngiltere için detaylı analizler var. Örneğin Almanya'da işleri özel eğitim gerektirmeyen kişiler açıkça çocuk sahibi olma olasılığı en yüksek gruptu. Bu grupta aile kurma olasılığı artık toplumun yüksek eğitimli kesimine göre daha düşük. Peki bunun nedenleri nelerdir?
Ekonomik merdivenin en alt basamaklarında yer alan insanlar giderek daha da geriye düşüyor. Durumları artık o kadar istikrarsız ki çoğu durumda aile artık bir seçenek değil. Bu gelişme, 1980'li yıllardan itibaren ekonominin önündeki engelleri giderek azaltan küreselleşmeyle başladı. Bu, işçilerin diğer ülkelerdeki düşük ücretli işçilerle rekabete girdiği anlamına geliyordu. Otomasyon ayrıca daha az eğitimli insanlar için iş arzının azalmasına da yol açtı. Yüksek eğitimli profesyoneller işlerini robotlara kaptırmayacaklar. Otomasyondan yararlanma ve esnek çalışma saatleri ve home ofis gibi yeni fırsatlara erişme olasılıkları daha yüksektir.
Eşitsizliğin arttığı bir gerçek. Araştırma sonuçları, 1980'li yıllardan itibaren işgücü piyasasında yaşanan değişikliklerin başlangıç noktası olduğunu göstermektedir. Popülist partilerin popülaritesinin artmasının da bir nedeni bu. Günümüzde geleneksel partiler ve politikacılar popülizmden şikayet ederken bunun kendi siyasi eylemlerinin bir sonucu olduğunu unutuyorlar.
Yapay zeka (AI) artık yüksek eğitimli sınıfların işlerini de otomatikleştirecek mi?Teknolojik değişim o kadar hızlı gerçekleşiyor ki ekonomik açıdan kazananlar bile yeterince hızlı uyum sağlayamadıkları için tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bugüne kadar teknolojik değişim çoğunlukla toplumun alt sınıflarını etkilemiştir. Bugün bunun nasıl gelişeceğini kimse tahmin edemez. Kişisel olarak yapay zekanın hepimizi işsiz bırakacağına inanmıyorum. İşgücü eğitim gereksinimlerinin artmaya devam etmesi muhtemeldir.
Siyaset en savunmasız kişileri desteklemeli ve kaynakların daha adil dağılımını sağlayacak uygun kurumları sağlamalıdır. Batı Avrupa'da hala bu tür sistemler var ama burada da refah devleti giderek artan bir baskı altına giriyor. Avrupa, ençok etkilenen insanlara yardım etmek ve olumsuz gelişmeleri yavaşlatmak için geleneklerini ve kurumlarını kullanabilir. Bunun için etkilenenlerin de kendilerini organize etmeleri ve gerekli kurumlara baskı yapmaları gerekiyor.

11.10.2023

Eylül 2023'te Avusturya'da hükümet memnuniyeti üzerine yapılan bir ankete katılanların sadece yüzde 24'ü ÖVP ve Yeşiller'den oluşan federal hükümetin siyasi çalışmalarından memnun olduklarını ifade ettiler. Yüzde 72'lik bir kesim ise hükümetin kötü olduğunu düşünmektedir. Hükümetin memnuniyeti sorusu, siyasi anketlerin bir parçası olarak çeşitli kurumlar tarafından (ve çeşitli medya kuruluşları adına) düzenli olarak sorulmaktadır.Eylül 2023'te Avusturya'da hükümet memnuniyeti üzerine yapılan bir ankete katılanların sadece yüzde 24'ü ÖVP ve Yeşiller'den oluşan federal hükümetin siyasi çalışmalarından memnun olduklarını ifade ettiler. Yüzde 72'lik bir kesim ise hükümetin kötü olduğunu düşünmektedir. Hükümetin memnuniyeti sorusu, siyasi anketlerin bir parçası olarak çeşitli kurumlar tarafından (ve çeşitli medya kuruluşları adına) düzenli olarak sorulmaktadır.
Bir hükümete yönelik memnuniyetsizliğin bu kadar yüksek olduğu son sefer Haziran 2016'da, büyük mülteci krizinden sonra yaşanmıştı. ÖVP destekçileri şu anda yüzde 62 ile hükümetten en memnunlar arasındalar - ikinci hükümet partisinin rakamıda dikkate değer: Yeşiller seçmenlerinin yüzde 65'i hükümetin çalışmalarından çok memnunlar.
Yapılan bu anket Avusturya'da hükümet memnuniyetinin çok yüksek olmadığını göstermektedir. Bu kısmen hükümetin belli başlı bir takım konulardaki başarısızlıklardan kaynaklanıyor olabilir. Ancak tek açıklama bu değil. Çünkü memnuniyet aynı zamanda neye baktığınıza da bağlıdır. Bu bakımdan her zaman kendinizle ilgili bir beyandır.
Çünkü rekabetçi dünyamızda en önemli prensip, sürekli olarak daha iyi olanlara odaklanmaktır. Bu temelde doğrudur. Ancak sadece kendi alanınızdaki hata ve eksiklikleri görme riski vardır. Daha fazla gelişmeyi teşvik etmesi amaçlanan bir tutum, motivasyon kaybına ve tatminsizliğe dönüşebilir.
Mesele şu ki, neyin daha iyi olabileceğine dair bakış açısı sadece kısmi bir gerçektir ve bu nedenle gerçekçi değildir. Siyasette de neyin işe yaradığına bakmak aynı derecede önemlidir.
Örneğin; Avusturya'da iklim ikramiyesinin ödenmesi ikinci kez olmak üzere sorunsuz ödenmişken, Almanyadaki Alman vatandaşları bir yıldır kendilerine vaat edilen ikramiyeyi bekliyor.
Bunun yanı sıra anketden anlaşıldığı üzere, halkı açık ara farkla en çok ilgilendiren ve hükümetin en çok eleştiri aldığı 1 numaralı sorun enflasyondur. Yüzde 59'luk bir kesim politikacıların buna özellikle dikkat etmesi gerektiğini söylüyor. Yüzde 27 ile bu oranın yarısından biraz azı siyasetin sağlık sistemiyle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyor. Bunu enerji maliyetleri/enerji arzı konusu takip ediyor. Dördüncü sırada ise siyasi tartışmaların büyük bir bölümüne hakim olan sığınma ve göç konusu yer alıyor. Bu konu iklim krizi ile aynı önemdedir.
Şu anda tüm bu sorunlardan özellikle FPÖ parti sinin yararlandığını söyleyebiliriz. Halkın hükümete yönelik memnuniyetsizliği arttıkça, FPÖ partisine olan eğilimide artıyor, bu eğilimde anketlere yansıyor diyebiliriz.

07.08.2024 

Yeni Ulusal Konsey 29 Eylül'de seçildiğinde, Avusturya'da yaşayan neredeyse her beş kişiden biri aktif olarak katılamayacak.Yeni Ulusal Konsey 29 Eylül'de seçildiğinde, Avusturya'da yaşayan neredeyse her beş kişiden biri aktif olarak katılamayacak.
Yıllardır artmakta olan oy kullanma hakkına sahip olmayanların sayısı böylece yeni bir zirveye ulaştı. Yaklaşık 6,3 milyon seçme yeterliliğine sahip seçmene karşılık, Avusturya vatandaşı olmadığı için oy kullanamayan yaklaşık 1,5 milyon seçme yeterliliğine sahip kişi bulunmaktadır. Bu da 16 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 19'una tekabül etmektedir. Avusturya'daki göçmen nüfusun artışı, oy kullanma hakkına sahip olmayanların sayısının da artmasına neden olmuştur. Bu durum, özellikle büyük şehirlerde, yerel politikaların belirlenmesinde ciddi bir etkiye sahiptir. Özellikle Viyana gibi şehirlerde, yüksek göçmen nüfusu nedeniyle, birçok kişi seçimlerde oy kullanma hakkına sahip değildir.
Bu durum, Avusturya'da siyasi tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Bazı siyasi partiler, uzun süreli ikamet eden göçmenlere oy kullanma hakkı verilmesini savunurken, diğerleri bu duruma karşı çıkmaktadır. Bu tartışmalar, ülkenin demokratik yapısını ve göçmen politikalarını nasıl şekillendireceği konusunda önemli bir rol oynamaktadır.
APA'nın Avusturya İstatistik Kurumu verilerinden yaptığı analize göre, 2002 yılında oy verme yaşındaki (o tarihte 18 yaşında olan) toplam nüfus içinde oy kullanmayanların oranı yüzde 9'du. O tarihte, oy verme yaşındaki toplam 6,4 milyon nüfustan 560.000'i 1 Ocak'ta oy kullanma hakkına sahip değildi. O tarihten bu yana geçen 22 yıl içinde, oy kullanma yeterliliğine sahip olmayan seçmenlerin sayısı, oy kullanma yeterliliğine sahip seçmenlerin sayısından sürekli ve önemli ölçüde daha hızlı artmış, hatta son zamanlarda azalmıştır.
Beş yıl önce, son Ulusal Konsey seçimleri yapıldığında, Avusturya'da yaşayan 16 yaş ve üzeri 1.19 milyon kişi oy kullanma hakkına sahip değildi. Bu yılın 1 Ocak tarihi itibariyle bu sayı 1.49 milyona ulaştı. Bunların yarısı, yaklaşık 760.000'i, diğer AB ülkelerinin vatandaşlarıdır. Bunların hiçbiri bu yılki Ulusal Konsey seçimlerinde oy kullanma hakkına sahip yaklaşık 6.3 milyon kişi arasında yer almıyor.
Avusturya'da demografik değişimler, gelecekteki seçimler ve politikalar üzerinde de önemli bir etkiye sahip olacaktır. Genç nüfusun artışı ve göçmenlerin entegrasyonu, ülkenin uzun vadeli stratejilerinde göz önünde bulundurulması gereken önemli faktörlerdir.

12.09.2023

Ekonomi Bakanlığı'nın turizm raporuna göre Avusturya 2022 yılı iç turizm açısından beklenenden daha iyi geçti. 2020 ve 2021 yıllarında Korona nedeniyle tatilci sayısında yaşanan düşüşün ardından, bir önceki yıl yaklaşık 40 milyon misafir girişi ve yaklaşık 137 milyon gecelemeyle neredeyse kriz öncesi seviyelere ulaştı. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşı, artan enerji fiyatları ve enflasyonun yanı sıra devam eden iş gücü sıkıntısı gibi birçok zorluğa rağmen, Avusturya turizm endüstrisinin 2022'de olduğu gibi 2023'de de beklenmedik derecede iyi bir sonuç elde ettiğini söyleyebiliriz.Ekonomi Bakanlığı'nın turizm raporuna göre Avusturya 2022 yılı iç turizm açısından beklenenden daha iyi geçti. 2020 ve 2021 yıllarında Korona nedeniyle tatilci sayısında yaşanan düşüşün ardından, bir önceki yıl yaklaşık 40 milyon misafir girişi ve yaklaşık 137 milyon gecelemeyle neredeyse kriz öncesi seviyelere ulaştı. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik savaşı, artan enerji fiyatları ve enflasyonun yanı sıra devam eden iş gücü sıkıntısı gibi birçok zorluğa rağmen, Avusturya turizm endüstrisinin 2022'de olduğu gibi 2023'de de beklenmedik derecede iyi bir sonuç elde ettiğini söyleyebiliriz.
Avusturya'da tatiller yaz sezonunun başlangıcında yoğun talep gördü. Rezervasyonlar Mayıs ayında bir yıl öncesine göre daha da arttı. İstatistik Avusturya'nın bildirdiğine göre, ilk verilere göre gecelik konaklamalar yüzde 14,1 artışla 8,2 milyona yükseldi. Konaklama tesislerine 3,1 milyon turist giriş yaptı; bu, bir yıl öncesine göre neredeyse yüzde 17 daha fazladır.
Rezervasyonlardaki önemli artış yabancı turistlerden kaynaklanmaktadır. Mayıs ayında geceleme sayıları geçen yılın aynı ayına göre dörtte birden fazla (yüzde 25,8) artarak 5,1 milyona ulaştı. Bu aynı zamanda Korona pandemisinden önceki Mayıs 2019'a göre yüzde 12,6 daha fazladır. Öte yandan, yerli tatilcilerin geceleme sayısı bir önceki yılın aynı dönemine göre hafif bir düşüşle yüzde 1 azalarak 3,1 milyona geriledi. Ancak Mayıs 2019'a kıyasla Avusturya'dan gelen misafirler arasında da yüzde 6,7'lik bir artış yaşandı.
Ekonomi Bakanlığı, içinde bulunduğumuz 2023 turizm yılına ilişkin görünümünde, devam eden küresel belirsizliklere rağmen, turizm sektöründe Korona pandemisi sırasında olduğu gibi yeni bir düşüş beklenmediğini belirtmişti. Ancak, genel fiyat artışları nedeniyle seyahatler giderek düşük sezonlara kaymaya devam edecektir. Daha kısa süreli konaklamalar ve daha düşük tatil bütçeleri de ayrıca yaz döneminde gözlemlenmiştir. Buna rağmen, sektör araştırmalarında tatilcilerin seyahatlerinin kalitesine ve hizmet düzeyine daha fazla dikkat ettiklerine dair göstergeler bulunmaktadır. 2023'teki geceleme dengesiyle ilgili olarak, Avusturya'da yaz turizmi için 2019'un üçüncü çeyreğine kıyasla genel olarak ortalamanın üzerinde bir dinamik gözlemlenmiştir. İklim dostu seyahat olanaklarıda 2023 yaz turizminde, turistler tarafından aranan niteliklerdendi.
1990'larda Avusturya, turizm işletmeleri için "eko-etiket" uygulamasını başlatan dünyadaki ilk ülke olmuş ve bu sürdürülebilirlik sertifikasını seyahat teklifleri, etkinlikler ve ticari fuarların yanı sıra sektördeki kültürel işletmeleri de kapsayacak şekilde genişletmiştir. Turizm teklifini daha sürdürülebilir hale getiren önlemler, ekonominin bu sektörü için önemli olan Avusturya'nın doğal peyzajının korunmasına da katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bunlar arasında iklim dostu seyahat olanakları, bisiklet turizmine odaklanma ve kış sporlarının bir kış deneyimine dönüştürülmeside yer alıyor.
Önümüzdeki sonbahar turizm sektörü için zorlu geçebileceği söylenebilinir. Sektör temsilcileri ve acenteler hem enflasyonun hem de personel eksikliğini vurguluyorlar. Misafirlerin yanı sıra işgücünü de turizme geri kazandırmayı başarmalıyız. İşletmeler, kendilerini daha da güçlü bir şekilde cazip işverenler olarak konumlandırmaları için desteklenmelidirler.

10.07.2024

Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü, her yıl 11 Temmuz'da anılmaktadır. Bu gün, Temmuz 1995'te Bosna'nın Srebrenitsa kentinde meydana gelen ve Bosnalı Sırp kuvvetleri tarafından 8.000'den fazla müslüman Boşnak erkek, kadın ve çocuğun sistematik olarak öldürüldüğü korkunç olayları hatırlatır. Srebrenitsa soykırımı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük katliam olarak kabul edilmektedir ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım olarak tanınmıştır.Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü, her yıl 11 Temmuz'da anılmaktadır. Bu gün, Temmuz 1995'te Bosna'nın Srebrenitsa kentinde meydana gelen ve Bosnalı Sırp kuvvetleri tarafından 8.000'den fazla müslüman Boşnak erkek, kadın ve çocuğun sistematik olarak öldürüldüğü korkunç olayları hatırlatır. Srebrenitsa soykırımı, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'daki en büyük katliam olarak kabul edilmektedir ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım olarak tanınmıştır.
Yugoslavya'nın dağılmasının ardından çıkan Bosna Savaşı (1992-1995) sırasında, Srebrenitsa 1993 yılında Birleşmiş Milletler tarafından "güvenli bölge" ilan edildi. Bu güvenli bölgeler, Boşnak sivillerin korunmasını amaçlıyordu. Ancak, BM barış gücü yeterince silahlandırılmamıştı ve Bosnalı Sırp saldırılarını engelleyemedi.
Srebrenitsa katliamı, uluslararası toplum tarafından soykırım olarak tanındı. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ve Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), bu olayların soykırım teşkil ettiğine hükmetti. Bu tanıma, suçluların sorumlu tutulmasını sağlar ve suçun ciddiyetini vurgular.
Her yıl 11 Temmuz'da dünya genelinde anma etkinlikleri düzenlenir. Srebrenitsa yakınlarındaki Potočari Anıt Merkezi'nde hayatta kalanlar, aile üyeleri ve uluslararası temsilciler bir araya gelerek kurbanları anmakta ve saygı duruşunda bulunmaktadır. Bu törenlerde, önceki yıllarda kimliği belirlenen kurbanların cenazeleri de defnedilmektedir.
Anma günü, sadece hatırlama değil, aynı zamanda uluslararası topluma yönelik bir uyarı işlevi de görmektedir. Etnik temizlik, soykırım ve insanlığa karşı işlenen diğer suçlara karşı kararlı bir duruş sergilenmesinin önemini hatırlatır. Ayrıca barış, uzlaşma ve insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini vurgular.
Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü, Bosna Savaşı'nın dehşetini hatırlatan önemli bir gündür ve uluslararası toplumu bu tür trajedilerin bir daha yaşanmasına izin vermemeye çağırır. Geçmişten ders almanın ve barışçıl ve adil bir gelecek için çaba göstermenin gerekliliğini hatırlatır. Srebrenitsa'nın anılması, soykırıma karşı mücadelede ve adalet ile uzlaşma arayışında güçlü bir sembol olarak kalmaktadır.

09.08.2023

Aşırı hava olaylarının sayısı dünya genelinde artmaktadır. Sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller ve fırtınalar gibi aşırı hava olayları dünya tarihinde her zaman var olmuştur. Ancak iklim değişiyor: son zamanlarda, özellikle son on yılda, aşırı hava olayları daha sık hale geldi. Ve bunun birçok insanın gıda güvenliği üzerinde doğrudan olumsuz etkileri var.Aşırı hava olaylarının sayısı dünya genelinde artmaktadır. Sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller ve fırtınalar gibi aşırı hava olayları dünya tarihinde her zaman var olmuştur. Ancak iklim değişiyor: son zamanlarda, özellikle son on yılda, aşırı hava olayları daha sık hale geldi. Ve bunun birçok insanın gıda güvenliği üzerinde doğrudan olumsuz etkileri var.
Araştırmalar, iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarının genel sıklığını artırdığını ve uzun süreli iklim aşırılıklarını mümkün kıldığını göstermektedir. Örneğin, fırtınalar, kuraklıklar, yangınlar ve seller gibi aşırı hava olaylarının sayısı 1990'ların başından bu yana iki katına çıkmıştır. Gıda Krizleri Küresel Raporu, 2021 yılına kadar 8 ülkede yaklaşık 23,5 milyon insanın iklim olayları nedeniyle artık yeterince beslenemeyeceğini belirtmektedir.
İklim değişikliğinin aşırı hava koşullarının sıklığı ve ortalama yoğunluğu üzerindeki etkisini tahmin etmek artık mümkün. Bilimsel bulgular bazı hava koşullarının şimdiden değiştiğini gösteriyor. Örneğin, soğuk geceler dünya çapında azalırken, sıcak geceler artmıştır. Kuraklıklar, fırtına yoğunluğu ve sıcak hava dalgaları artmıştır ve artmaya devam etmesi beklenmektedir. Araştırmacılar, soğuk hava dalgaları hariç, aşırı hava olayları kategorilerinin çoğunun küresel ısınma nedeniyle artmaya devam edeceğini beklemektedir. Örneğin Orta Avrupa'da, yeni yaz sıcaklık rekorları bir süredir norm haline gelmiştir.
Aşırı hava koşulları nasıl açlığa neden olur?Dünya genelinde açlık ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir, tahminen 735 milyon insan açlıkla karşı karşıyadır. Bunların arasında yetersiz beslenme nedeniyle büyüme geriliği yaşayan beş yaşın altındaki 148 milyon çocuk da bulunmaktadır.
Görünürde yeterince yiyecek olan yerlerde bile, "gizli açlık" olarak adlandırılan durum yaklaşık iki milyar insanı etkilemektedir. Bu insanlar dengesiz beslenme nedeniyle büyük besin eksikliklerinden muzdariptir.
Welthungerhilfe, küresel açlığa son vermek için ortaklarıyla birlikte çalışmaktadır. Ancak bu çalışma, iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak artan aşırı hava olayları nedeniyle sürdürülebilir bir şekilde daha zor hale gelmektedir. Fırtınalar, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları, şiddetli yağışlar ve yangınlar veya seller gibi ilgili doğal afetler 1990'lardan bu yana daha sık ve daha büyük ölçekte meydana gelmektedir. Bugün bu felaketler dünya genelindeki tüm felaketlerin yüzde 80'ini oluşturmaktadır.
Sıcak hava dalgaları, şiddetli yağmurlar, kuraklık ve seller gıda üretimini tehdit ediyor. Önemli ürünlerin verimi düşmekte, bu da çiftlik hayvanlarının açlıktan ölmesine neden olmaktadır. Bu durum birçok insanı sadece açlığa değil, aynı zamanda kendi geçim kaynaklarını kaybettikleri için çoğu zaman yıkıma da sürüklüyor.
Aşırı hava olayları gıdaya erişimi tehlikeye atmaktadır. Hasat başarısız olduğunda ve ürünler azaldığında, gıda fiyatları hızla yükselir. Bu durum özellikle istikrarlı gıda fiyatlarına bağımlı olan en yoksul kesimi etkilemektedir. Artık kendilerini yeterince besleyemezler ve açlık çekmek zorunda kalırlar. Ürün kayıplarına ek olarak, aşırı hava koşullarının gıdanın kalitesi ve güvenliği üzerinde de olumsuz bir etkisi vardır. Araştırmalar, bitkilerdeki bazı mikro besin maddelerinin konsantrasyonunun yetersiz olabileceğini göstermektedir. Bu da daha fazla insanda "sessiz açlığa" yol açmaktadır.
Sürdürülebilir bir şekilde hareket edilmezse, aşırı hava koşulları nedeniyle birçok bölgede açlık ve yetersiz beslenme artmaya devam edecektir. İklimle ilgili zorlukların üstesinden gelmek için iddialı yaklaşımlara ve tedbirlere ihtiyaç var.

12.06.2024

Avrupa Birliği, uluslararası kalkınma ve insani yardım alanında dünyanın en önemli aktörlerinden biridir. Bu alandaki çabaları, dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşamlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle AB'nin tutarlı politikalar izlemesi, yeterli mali kaynaklar sağlaması ve adil ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için sivil toplumla yakın işbirliği yapması hayati önem taşımaktadır. Birbirini tetikleyen mevcut krizler göz önüne alındığında, AB için en yüksek öncelik, dünya çapında iklimin, insan haklarının ve barışın korunmasını sağlamak ve böylece küresel adalet ve istikrara aktif bir katkıda bulunmak olmalıdır.Avrupa Birliği, uluslararası kalkınma ve insani yardım alanında dünyanın en önemli aktörlerinden biridir. Bu alandaki çabaları, dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşamlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle AB'nin tutarlı politikalar izlemesi, yeterli mali kaynaklar sağlaması ve adil ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için sivil toplumla yakın işbirliği yapması hayati önem taşımaktadır. Birbirini tetikleyen mevcut krizler göz önüne alındığında, AB için en yüksek öncelik, dünya çapında iklimin, insan haklarının ve barışın korunmasını sağlamak ve böylece küresel adalet ve istikrara aktif bir katkıda bulunmak olmalıdır.9 Haziran 2024'teki AB seçimlerine katılacak olan Avusturya partilerinin seçim programlarının vatandaşların kalkınma politikası taleplerini içerip içermediğini, üç parti örneği üzerinden daha yakından inceleyeceğiz.ÖVP, AB seçim programında özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne bağlı olduğunu belirtmektedir, ancak insan hakları ve sivil toplumdan bahsetmemektedir. ÖVP, kaliteli medyayı teşvik etmek ve dünya genelinde şiddetten korunma konusunda çaba göstermek istemektedir. Yakın zamanda kabul edilen AB Tedarik Zinciri Yasası'nı "aşırı" olarak nitelendiren ÖVP, önlemlerin uyarlanmasını veya geri çekilmesini talep etmektedir. ÖVP, ekonomik "aşırı düzenlemelerden" kaçınmak ve aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ile çalışmayı yoğunlaştırmak istemekte, örneğin, "ulusal çıkarları koruyan adil serbest ticaret anlaşmaları" ile "yeni ticaret ve yatırım (koruma) anlaşmaları" yapmayı, dijital platformlar için adil bir vergilendirme modeli geliştirmeyi ve devlet sübvansiyonları nedeniyle rekabeti bozan ürünler için ithalat vergileri getirmeyi planlamaktadır. İklim koruması sadece "sağduyu" ile olmalı ve seçim programında ekonomik çıkarlarla ilişkilendirilmektedir.Özgürlük Partisi (FPÖ), AB seçim programında, AB'nin yetkilerini alıp bunları AB üye devletlerine vermek istediklerini ve bu bağlamda doğrudan demokrasiyi desteklediklerini açıklamaktadır. AB Parlamentosu, Komisyonu ve AB bütçesinin yarıya indirilmesi gerektiğini savunmaktadır. FPÖ, STK'ların etkisini eleştirmekte ve AB Parlamentosu'nda lobiciler için 'giriş yasağı' ile 'makul bir çevre politikası' yerine 'AB iklim diktatörlüğü' istemektedir. Green Deal'i durdurmak istemektedirler. Özgürlük Partisi, AB Medya Özgürlüğü Yasası'nın basın özgürlüğünü sona erdirdiğini ve ekonomi, sanayi ve rekabet gücünün kasıtlı olarak yok edildiğini eleştirmektedir. Ukrayna'daki savaşla ilgili olarak 'savaş taraflarına silah tedariki ve milyarlarca ödemeler' yerine 'aktif bir barış politikası' talep etmekte ve Ukrayna'nın AB üyeliğini desteklememektedirler.SPÖ, hukukun üstünlüğünü her düzeyde savunmak ve demokrasi ile insan haklarını dünya çapında koruyup teşvik etmek, ayrıca kadın, azınlık ve sosyal temel hakları korumak istemektedir. Sivil toplum, AB seçim programında açıkça yer almamaktadır. Cinsiyet eşitliği ve Avrupa Kadın Hakları Şartı, Avrupademokrasisi ve tüm politika alanları ile sosyal güvenlik için temel oluşturmaktadır. AB Üye Devletleri tarafından kabul edilmeden önce büyük ölçüde zayıflatılan AB Tedarik Zinciri Yasası'nın somut olarak yeniden gözden geçirilmesi için sosyal demokratlar somut önerilerde bulunmaktadır. Ayrıca, AB ticaret politikasının tutarlı olmadığını ve Küresel Güney ülkelerinde sürdürülebilir kalkınmayı engellediğini eleştirmektedirler. SPÖ, kalkınma programları ve insani yardım için 'güçlü bir bağlılık' istemekte, ancak bunun için gerekli olan kaynakların artırılmasını seçim programında ele almamaktadır.

11.07.2023

Kamu diplomasisi, bir devletin yabancı halklarla doğrudan iletişim kurma stratejisidir. Bu noktada diasporalar eğer kendilerinden etkin bir şekilde istifade edilebilirse, çok önemli bir kamu diplomasi vasıtası olarak ülkeler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine katkı sunabilir. Günümüzde diaspora, sadece politik nedenlerle değil, ekonomik, eğitim, gibi farklı nedenlerle de yurdu terk edip, başka bir ülkeye yerleşen insanların meydana getirdikleri toplulukları ifade etmek için de kullanılır.Kamu diplomasisi, bir devletin yabancı halklarla doğrudan iletişim kurma stratejisidir. Bu noktada diasporalar eğer kendilerinden etkin bir şekilde istifade edilebilirse, çok önemli bir kamu diplomasi vasıtası olarak ülkeler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesine katkı sunabilir. Günümüzde diaspora, sadece politik nedenlerle değil, ekonomik, eğitim, gibi farklı nedenlerle de yurdu terk edip, başka bir ülkeye yerleşen insanların meydana getirdikleri toplulukları ifade etmek için de kullanılır.
Türk diasporasının pek çoğu anavatanlarındaki iç politik siyasi meselelerle ziyadesiyle bir alaka içinde bulunmalarına rağmen, yaşadıkları ülkelerdeki politik olaylara karşı yeterince ilgili değillerdir. Bunun nedeni Avrupa merkezli Türk diasporasının çoğunun anavatanlarıyla kurdukları yüksek gönül bağının bir yansıması ve kendilerini her şeyden önce Türkiyeli olarak tanımlamaya devam etmeleridir. Bu tercihin bir diğer nedeni de, Avrupa’lı Türklerin bulundukları ülkelerle ilgili siyasi talep ve beklentilerinin anavatanları ile ilgili talep ve beklentilerine nispeten daha düşük seviyede olmasıdır. Bu durum kendilerinin Türkiye'deki gelişmelere ve siyasete daha fazla ilgi duymalarına neden olmaktadır.
Avrupa’da Almanya, Fransa ve Hollanda’dan sonra en fazla Türkiye’li göçmenin yaşadığı ülke Avusturya’dır. Yapılan bir sosyal araştırmaya göre Avusturya’daki Türklerin Türkçe televizyon izleme ve Türkiye üzerinden sosyal medya takip oranı, yerel kanalları izleme oranlarının en az üç katıdır. Yine bu araştırmaya göre 2018 Dünya Kupası finallerinde Avuturya’lı Türklerin Türk milli takımını destekleme oranı yüzde seksen bir olmasına karşın, Avusturya milli takımını destekleme oranı sadece yüzde ikidir. Bu kapsamda Avusturya’lı Türklerin memleketleriyle gönül bağlarını muhafaza etmeleri elbette önemlidir, ancak bununla beraber yaşadıkları yöre, şehir ve ülke ile de alakalı bir müşterek bir hissiyata sahip olmaları, toplumlar arasındaki gönül köprülerinin inşa ve tahkim edilme sürecine katkı sunabilir. Nitekim bu noktada bulundukları ülkelerde başarılı olmuş ve o ülkenin milli takımına kadar yükselmiş bizatihi göçmen veya kökleri göçmen olan bir sporcunun veya ödüller kazanmış bir bilim insanının, veyahut hazırladığı kitaplar, çıkardığı gazete ve dergiler, çektiği belgesellerle kitlelere ulaşan bir düşünce insanının, dahası bizatihi kişiliği, tavır ve tutumlarıyla muhatap olduğu insanlar üzerinde güven hissi uyandıran sıradan bir insanın, bir küçük esnafın, bir okul talebesinin,bunlardan çok daha önemlisi Türk insanı ve kültürü ile münasebetini geliştirmiş kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak kamu diplomasisi adına sunacağı fırsatlar ve elbette sağlayacağı müspet katkılar öyle zaman olur ki, başka hiçbir gayretle aynıyla ikame edilemeyebilir.
Sonuç olarak günümüzde, bilhassa küreselleşmenin etkisi, iletişim ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeler, insan haklarına yoğun vurgu, uluslararası ilişkilerde klasik diplomatik yöntemlerle beraber ve daha ziyade kamu diplomasisinin önemini ortaya çıkaran gelişmelerden sayılabilir. Esasında her birey, yurt dışında veya içinde herhangi bir vesileyle temas ettiği herbir yabancı nezdinde bir yönüyle hem bir kamu diplomasisi vasıtası hem de mensubu olduğu ülkenin bir temsilcisidir. Bu noktada elbette Türk diasporası üzerine bilhassa önemli vazifeler düşmektedir. Türk diasporası muhakkak geçen zaman içinde yaşadıkları ülkelerde etkinliklerini artırmakta ve yaşadıkları ülkeye daha fazla katma değer sağlamaktadırlar. Diaspora Türkleri ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmiş ülkelerdeki barış elçileri, ticari ataşeleridir. Çünkü medya ne yazarsa yazsın veya politikacılar ne konuşursa konuşsun Türkiye hakkındaki kanaatler aslen o ülkede yaşayan Türkler üzerinden oluşmaktadır. Türkiye’nin temsil edilmesi ve tanıtılması noktasında iyi eğitimli, lisan problemi olmayan, topluma adapte ve entegre, iyi eğitimli genç Türkler önemli bir yer tutmaktadırlar.

10.05.2024

Avusturya, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (ROG) son basın özgürlüğü endeksinde 32. sıraya geriledi. Örgütün Cuma günü yaptığı açıklamaya göre bu, ülkenin bugüne kadarki en kötü sonucu. Bunun nedenleri reklamların dağıtımından ORF komitelerinin atanmasında siyasi etkiye kadar uzanıyor. Henüz yürürlüğe girmemiş olan Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası'ndan ise olumlu bir şekilde bahsedildi.Avusturya, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (ROG) son basın özgürlüğü endeksinde 32. sıraya geriledi. Örgütün Cuma günü yaptığı açıklamaya göre bu, ülkenin bugüne kadarki en kötü sonucu. Bunun nedenleri reklamların dağıtımından ORF komitelerinin atanmasında siyasi etkiye kadar uzanıyor. Henüz yürürlüğe girmemiş olan Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası'ndan ise olumlu bir şekilde bahsedildi.
On yıl önce ülke hala on ikinci sıradaydı. Bir önceki yıl Avusturya, STK'nın uluslararası basın özgürlüğü endeksinde 29. sırada yer alıyordu. 2024 yılında Avusturya, Moldova'nın arkasında ve Moritanya'nın önünde, “yeterli” olarak sınıflandırılan ülkelerin ortasında yer alıyor. Sadece sekiz ülke “iyi” durumda olarak değerlendirilmiştir. Basın Özgürlüğü Endeksi'nin 22. baskısı dünya çapında toplam 180 ülkeyi kapsıyor.
ROG Avusturya Başkanı Fritz Hausjell'e göre Avusturya'nın gerilemesinin pek çok nedeni var. Yargı, “iktidardaki ÖVP partisi ile bir dizi büyük medya kuruluşu arasındaki son derece sorunlu yakın ilişkileri ve şüpheli yolsuzluk uygulamalarını” soruşturuyor. Buna ek olarak, yargı şu anda FPÖ'nün olası reklam yolsuzluklarındaki rolünü de araştırıyor.
Medya Şeffaflık Yasası'nda yapılan bir değişiklik, bazı gazetecilik medyasını kontrol etmek için “cömert hükümet reklamlarının eleştirilmeden tahsis edilmesini” engellemedi. Hausjell aynı zamanda ÖVP ve FPÖ'nün aktivist oldukları iddiasıyla bireysel gazetecilere saldırdığını söyledi. Hausjell ayrıca, bir parti etkinliğinde güvenlik görevlisi tarafından kafasına kelepçe vurulan bir muhabir vakasında olduğu gibi, medya çalışanlarına yönelik fiziksel saldırılara da değindi.
Hausjell, hükümetin Anayasa Mahkemesi'nin (VfGH) ORF komitelerinin atanmasında çok fazla etkisi olduğu yönündeki kararına henüz bir yasa değişikliği ile yanıt vermemiş olmasını eleştirdi. ÖVP bunun yerine soruşturma dosyalarından alıntı yapılmasının yasaklanmasını savundu. Cumhuriyetin kendi gazetesi “Wiener Zeitung” ve ÖVP'nin parti gazetesi “Oberösterreichisches Volksblatt ‘ın basılı yayınına son verilmesi nedeniyle günlük gazete sayısı geçen yıl 14’ten 12'ye düşmüştü.
Henüz yürürlüğe girmemiş olan Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Dijitalleştirme fonunun mevcut medyaya dağıtılması da, tahsis süreci şeffaf olmasa bile, prensipte olumlu karşılandı.
Endeks beş göstergeye dayanmaktadır: siyasi bağlam, ekonomik bağlam, yasal çerçeve, sosyo- kültürel bağlam ve güvenlik. Avusturya 90.5 puanla (1.3 puan artışla) güvenlik açısından en iyi performansı göstermiştir. Yasal çerçeve de hafif bir ilerleme göstermiştir (1,1 puan artışla 78,5 puana yükselmiştir).
En büyük düşüş 8,8 puanla (75,3 puan) sosyo-kültürel bağlamda görülürken, bunu beş puanlık düşüşle (69 puan) siyasi bağlam izledi. Avusturya'nın en zayıf performans gösterdiği alan ise medyanın ekonomik durumu oldu (60,2 puan, eksi 1,7 puan).
Norveç ise üst üste sekizinci kez sıralamanın başında yer alıyor. Norveç'i Danimarka, İsveç, Hollanda, Finlandiya ve Estonya takip ediyor. Portekiz ve İrlanda'da olduğu gibi burada da basın özgürlüğü “iyi” düzeyde. Ancak küresel perspektiften bakıldığında, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü “medyanın bağımsızlığına destek ve saygıda endişe verici bir kötüleşme” tespit etmektedir.

07.06.2023

Korona pandemisinin yatışmasının ardından göç ve iltica konuları yeniden gündeme geldi. Avrupa genelinde göçün kısıtlanmasını isteyenlerin sayısı en fazla Avusturya'da. Uluslararası bir araştırmaya göre, Avrupa'daki insanlar göçün azaltılmasına dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha fazla önem veriyor. Araştırma sonuçları eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in demokrasi örgütü  ́Alliance of Democracies ́ tarafından mayıs ayında Kopenhag'da açıklandı. Avusturya'da ankete katılanların yüzde 34'ü göçün kısıtlanmasının hükümet için en önemli üç konudan biri olması gerektiğini söylüyor. Avusturya ayrıca geçen yıl Avrupa'da kişi başına en fazla iltica başvurusunun yapıldığı ülke oldu.Korona pandemisinin yatışmasının ardından göç ve iltica konuları yeniden gündeme geldi. Avrupa genelinde göçün kısıtlanmasını isteyenlerin sayısı en fazla Avusturya'da. Uluslararası bir araştırmaya göre, Avrupa'daki insanlar göçün azaltılmasına dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha fazla önem veriyor. Araştırma sonuçları eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in demokrasi örgütü  ́Alliance of Democracies ́ tarafından mayıs ayında Kopenhag'da açıklandı. Avusturya'da ankete katılanların yüzde 34'ü göçün kısıtlanmasının hükümet için en önemli üç konudan biri olması gerektiğini söylüyor. Avusturya ayrıca geçen yıl Avrupa'da kişi başına en fazla iltica başvurusunun yapıldığı ülke oldu.
Dünya genelinde katılımcıların sadece yüzde 12'si göçün azaltılmasını, hükümetlerinin daha fazla odaklanması gereken en önemli üç konu arasında sıralarken, Avrupa'da bu oran yüzde 19'dur. Analiz edilen 53 ülke arasında en yüksek oranlar Avusturya (yüzde 34), Almanya (31), Hollanda (30), Fransa (28) ve İsveç'e (27) aittir. AB üyesi olmayan ilk ülke yüzde 26 ile Şili'dir. Öte yandan, Rusya (5), Ukrayna (4), Brezilya (1) veya Nijerya (1) gibi ülkeler için bu durum pek önem taşımamaktadır.
Küresel ölçekte ise katılımcılar için hükümetlerinin yoksulluğun azaltılması, yolsuzlukla mücadelenin yanı sıra ekonomik büyümenin teşvik edilmesi, sağlık hizmetlerinin ve eğitimin geliştirilmesi konularına daha fazla odaklanmasının daha önemli olduğu görülmektedir. Avrupa'da sağlık hizmetleri ve yoksulluğun azaltılması ön plana çıkmaktadır. Avusturya'da katılımcılar özellikle federal hükümetin yoksulluğun azaltılması ve iklim değişikliğiyle mücadele konularına odaklanmasını istiyor. Bir önceki yıla kıyasla, Avusturya'daki sağlık sisteminin geliştirilmesi isteği de keskin bir artış göstermiştir. Öte yandan, ekonomik büyümeye yönelik hükümet tedbirleri talebi konusunda Avusturya listenin en alt sıralarında yer alıyor.
Göçmen kabulünün durdurulmasına yönelik talepler ne kadar çok olursa olsun: Avusturya İstatistik Kurumu‘nun yeni verileri ve tahminleri çok net bir tablo ortaya koyuyor: Göç olmadan Avusturya büyümeye devam etmez, aksine küçülür ve bu da sosyal, sağlık ve emeklilik sistemlerinin finansmanı açısından öngörülemeyen sonuçlar doğurur.
2080 yılına gelindiğinde Avusturya'nın şu anki dokuz milyonluk nüfusu 6.7 milyona düşeceyi öngörülüyor. Avusturya İstatistik Kurumu Genel Müdürü Tobias Thomas, 2022’nin son aylarında Avusturya için yeni nüfus tahminlerinin sunumunda yaptığı konuşmada, "Avusturya 1950'lerdeki seviyesine geri düşecektir“ açıklamasını yaptı. Thomas, Avusturya'daki bu nüfus artışının sadece göçten kaynaklandığını söyledi. Zira Avusturya nüfusunun doğum dengesi 2020'lerin ortalarından itibaren azalacaktır.
2022 yılın ilk yarısında Avusturya'da kalan göçmenlerin çoğu, yaklaşık 62.000 kişi, Ukrayna'dan gelmiş, onu Suriye (5.454) ve Almanya (3197) takip etmiştir. En alt sırada ise Pakistan (146), Tunus (110) ve Fas (45) yer alıyor.
Avusturya şu anda özellikle savaş bölgesi Ukrayna'dan gelen göçle büyük bir büyüme kaydediyor. Nitekim Jeopolitik krizler her zaman göç hareketlerini tetiklemiştir. Örneğin Demir Perde'nin yıkılması, Yugoslavya'nın parçalanması ve Suriye'deki savaş gibi.

10.04.2024

1966 yılında Birleşmiş Milletler 21 Mart'ı Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü olarak ilan etti. Bu yıl Avusturya'da ilk kez bir hafta boyunca ırkçılık karşıtı günler düzenlendi. Peki bunun arkasında ne var?1966 yılında Birleşmiş Milletler 21 Mart'ı Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü olarak ilan etti. Bu yıl Avusturya'da ilk kez bir hafta boyunca ırkçılık karşıtı günler düzenlendi. Peki bunun arkasında ne var?
21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrika'nın Sharpeville kentinde 20.000 kişi apartheid yasasına karşı gösteri yaptı. Gösteri polis ateşiyle dağıtıldı ve polis şiddeti sonucu 69 kişi hayatını kaybetti. Bu olaydan altı yıl sonra Birleşmiş Milletler 21 Mart'ı Uluslararası Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Günü olarak ilan etti.
Avusturya ne kadar ırkçı?Avusturya ırkçılıktan arınmış değil. Siyahlara yönelik ırkçılık üzerine yapılan bir AB araştırmasında Avusturya, Almanya ile birlikte en kötü durumda olan ülke oldu. Bu ülkede katılımcıların yüzde 72'si son beş yıl içinde ten rengi, kökeni ya da dini nedeniyle ayrımcılığa uğradığını belirtmiştir. Sadece birkaç yıl önce, her 10 kişiden sadece 5'i ırkçılığa maruz kaldığını bildiriyordu. Avusturya'da aşırı sağcı suçların sayısı da 2023 yılında bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 30 oranında arttı. 1.208 ırkçı saldırı ile bu sayı rekor seviyeye ulaşmıştır. Ayrıca bildirilmeyen ırkçılık vakalarının sayısı çok daha yüksektir. Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı tarafından azınlıklar ve ayrımcılık üzerine yapılan bir araştırmaya göre bu oran yüzde 72'dir.
Bu ırkçılık kendini nasıl gösteriyor?Irkçılığın pek çok biçimi vardır. Nefret ve şiddetle kendini gösterir. Ama aynı zamanda günlük yaşamda, düşüncesiz ifadelerde veya ötekileştirme uygulamalarında da. Ve yapısal ırkçılıkta, yani davranışsal rutinlerde ve süreçlerde, yapılarda ve kurumlarda işleyen ırkçılıkta. Kasıtlı veya kasıtsız her ırkçı eylem ve ifade, insanları değersizleştirir ve ötekileştirir. Irkçılık "biz" ve "ötekiler" olarak ikiye ayırır. "Ötekilere" daha az hak tanınır. Kişisel ve yapısal dezavantajlar yaşarlar.
21 Mart Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günüdür. Uzun yıllardır bu günün öncesinde 14 Mart'tan itibaren çeşitli ülkelerde kutlanan Irkçılıkla Mücadele Haftası düzenleniyor. Avusturya'da bu yıl ilk kez ırkçılık karşıtı günler düzenledi. İlk ırkçılık karşıtı fuar başlatıldı. Buna paralel olarak, okul sınıfları için ırkçılık karşıtı atölye çalışmaları, eğitim, kültür, medya ve siyasette ırkçılık karşıtlığı konularında panel tartışmaları ve katılımcı kurumlar tarafından proje sunumları düzenlendi.
Uzun vadede ırkçılığın her türüyle mücadele edebilmek için öncelikle ırkçılığın görünür kılınması gerekir. Özellikle de ırkçılığı bizzat yaşamamış insanlar için. Çünkü bu kişiler genellikle farkında olmadan ırkçı yapılardan faydalanırlar. Ve ilk etapta konuyla (öz)eleştirel bir şekilde ilgilenmek zorunda kalmamayı seçme özgürlüğüne sahiptirler. Bir mesele ne kadar görünmez olursa, o kadar az tartışılır. İşte bu nedenle, insanların ırkçılığa karşı birleşip dayanışma gösterebilecekleri ve fikir alışverişinde bulunabilecekleri alanlara ihtiyacımız var.

10,05,2023

Yüzde 4,6 ile Avusturya, Avrupa'daki tüm pozisyonlar (boş ve dolu) arasında en yüksek açık pozisyona sahiptir. Aynı zamanda, Avusturya şu anda tüm zamanların en yüksek istihdam oranına sahiptir.Yüzde 4,6 ile Avusturya, Avrupa'daki tüm pozisyonlar (boş ve dolu) arasında en yüksek açık pozisyona sahiptir. Aynı zamanda, Avusturya şu anda tüm zamanların en yüksek istihdam oranına sahiptir.
Mevcut Eurostat raporu, Avusturya'daki işgücü açığını doğrulamaktadır: yüzde 4,6 ile Avrupa'daki tüm pozisyonlar (boş ve dolu) arasında en yüksek açık pozisyona sahiptir. Ekonomi İşleri Bakanlığı 1 Mayıs işçiler gününde yaptığı açıklamada, AB ortalamasının yüzde 2,8 olduğunu açıkladı. Şu anda AMS'ye kayıtlı yaklaşık 113.000 açık iş pozisyonu bulunmaktadır.
Ekonomi Bakanı Martin Kocher (ÖVP), şu anda 3,9 milyondan fazla çalışanla bir istihdam rekoru kaydediklerini vurguladı. Bu, istihdamın 2019'daki pandemi öncesine göre neredeyse yüzde beş daha yüksek olduğu anlamına geliyor. Neredeyse Avusturya nüfusunun yaklaşık yüzde 77,5'i çalışıyor. Bunun başlıca nedenlerinden biride, artan kadın istihdamıdır.
Kadın istihdamının son yıllarda hatta asırlardır düşük olmasının nedeni ise kalıplaşmış düşüncelerdir. Kadınların daha az esnek oldukları için ve genellikle yarı zamanlı çalışmaları gerektiği için, ortalama olarak erkeklerden daha az kazandıkları söylenebilir. Bu aslında onların doğasında yoktur, ama özellikle Avusturya gibi batı toplumlarında çocuklardan, ev halkından, ailenin düzeninden ve bakımından hep bir Kadın sorumludur. Bu nedenle, tam zamanlı çalışmak yerine yarı zamanlı çalışma eğilimindedirler ve eğer tam zamanlı çalışırlarsa, esnek olmaları gerekmeyen işleri yapma eğilimindedirler. Christine Zulehner (Viyana Üniversitesinde ekonomi politikasi profesörüdür) Avusturya için yeni bir ebeveyn izni modeli öneriyor. 7+7 modeli, yani kadınının yedi ay, erkeğinde kalan yedi ay doğum iznine çıkması ve kadının iş dünyasından koparılmaması gerektiğini vurguluyor. Anaokulunu genişletmek, yani anaokulunu daha uzun süre açık tutmakta önerilerinden biridir. Şu anda istihdam oranları erkeklerde yüzde 83,3 , kadınlarda yüzde 71,6 ve bu oran yukarıdada belirttiğim öneriler dikkate alınırsa dahada yükselecektir. Erkekler için en yüksek istihdam oranı 1960'larda yüzde 87,3 idi. Aynı zamanda, 50 yaş üstü insanlar da dahil olmak üzere tüm yaş gruplarında istihdamın arttığı görünmektedir.
Ayrıyetten Sosyal İşler Bakanı Johannes Rauch (Yeşiller) bir yayında, Avusturya'da giderek daha fazla insanın çalışıyor olmasına rağmen yoksulluktan etkilendiğine dikkat çekti. Gelir ve yaşam koşullarına ilişkin yıllık EU-SILC anketine göre, bu, 2022'de Avusturya'da toplam 331.000 kişi için geçerliydi. 2021'e göre yüzde on bir artış görülmektedir. Özellikle, bekar ebeveynler ve üç veya daha fazla çocuğu olan aileler yoksulluktan en fazla etkilenenler oluyor. Bunu göz önünde bulundurarak, Sosyal İşler Bakanı, etkilenenlerin, daha yüksek gelirli ve daha esnek çalışabilmeleri adına, çocuk bakımına daha fazla yatırım yapılması çağrısında bulundu. Gelir artışının
gerekliliğini vurgulayan Rauch, Ekonomi nihayet hareket etmeli, diye talepte bulundu.

13.03.2024

SPÖ Federal Başkanı Eva-Maria Holzleitner, bir hafta içinde altı kadın cinayetinden sonra, hükümete bir kriz toplantısı düzenlemesi çağrısında bulundu. Ayrıca "Avusturya'da kadınların hayatlarını korumak için" Şiddete Karşı Koruma Ulusal Eylem Planı çağrısında bulundu. Kadın cinayetlerinin sayısı Avrupa'da en yüksek seviyede. Avusturya Özerk Kadın Sığınma Evleri Birliği (AÖF) geçen yıl 26 kadın cinayeti kaydetti.SPÖ Federal Başkanı Eva-Maria Holzleitner, bir hafta içinde altı kadın cinayetinden sonra, hükümete bir kriz toplantısı düzenlemesi çağrısında bulundu. Ayrıca "Avusturya'da kadınların hayatlarını korumak için" Şiddete Karşı Koruma Ulusal Eylem Planı çağrısında bulundu. Kadın cinayetlerinin sayısı Avrupa'da en yüksek seviyede. Avusturya Özerk Kadın Sığınma Evleri Birliği (AÖF) geçen yıl 26 kadın cinayeti kaydetti.
Avusturya, 1997'den bu yana aile içi şiddete karşı koruma sağlayan bir federal yasaya (Şiddeti Koruma Yasası) sahiptir ve aile içi şiddete karşı korumayı yasalaştıran ilk Avrupa ülkelerinden biridir. Şiddetten Korunma Yasası, aile çevresinde her türlü şiddete (fiziksel, psikolojik vb.) karşı genişletilmiş, etkili ve hızlı koruma sağlamak amacıyla çeşitli hukuki konularda yapılan bir dizi değişikliktir.
2009 yılında ise, mağdurlara yönelik korumayı önemli ölçüde artıran ve desteklerini genişleten Şiddete Karşı İkinci Koruma Yasası çıkarılmıştır.
Avusturya'nın tüm federal eyaletlerinde şuan kadın sığınmaevleri ve kadın danışma merkezleri gibi çeşitli danışmanlık ve yardım hizmetleri mevcuttur.
Avusturya’daki Kadın Sığınmaevleri
Kadın sığınmaevleri net ilkelere göre çalışmaktadır: Yardım bürokratik olmayan bir şekilde ve anında sağlanır, ilgili kadınların anonimliği korunur, tesisleri kadınlar yönetir, kadın çalışanlar mağdur kadınlara danışmanlık ve destek verir ve erkekler genellikle içeri alınmaz. Destek veren kadınlar mağdurların yanında sağlam bir şekilde dururlar.
Bir kadın sığınma evinde kaldıktan sonra barınma durumu genellikle zordur, çünkü ilgili kadınlar uygun fiyatlı bir barınma yeri bulamazlar. Autonome Österreichische Frauenhäuser derneğine göre, bu durum pek çok kadını istismarcılarının yanına dönmeye zorlamakta, bu da sadece güvencesiz bir yaşam durumu yaratmakla kalmayıp aynı zamanda bir insan hakları ihlali olarak da değerlendirilebilmektedir. Aile içi şiddetten kaçtıktan sonra yeterli konutun olmaması, mağdurların güvenliği ve refahı için bir tehdit oluşturmaktadır.
Avusturya'da, yukarıda bahsedilen kadın koordinasyon merkezinin kurulması, danışma merkezlerine yönelik fonların artırılması ve kadınlar için yardım hattı da dahil olmak üzere, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bununla birlikte, şiddetten etkilenen kadınların sayısı hala çok yüksektir ve yapılması gereken çok şey vardır. Avusturya, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda farkındalığı artırmak ve hem damgalamayı hem de kovuşturmanın önündeki engelleri kaldırmak için tedbirler almalıdır. Ayrıca Avusturya genelindeki kadın sığınma evlerinde yeterli sayıda yer bulunmasının sağlanması da acil bir ihtiyaçtır.

12.04.2023

Son 20 yılda enflasyon, son günlerdeki gelişmeler haricinde, temelde %0 ile %3 arasında değişmiştir. Avrupa Merkez Bankası (ECB) böylece söz konusu dönemde fiyat istikrarını büyük ölçüde sağlamayı başarmıştır. Ancak 2021'in sonunda enflasyon hızla artmaya başladı ve Eylül 2022'den bu yana Avusturya'da enflasyon sürekli olarak %10'un üzerinde seyrediyor.Son 20 yılda enflasyon, son günlerdeki gelişmeler haricinde, temelde %0 ile %3 arasında değişmiştir. Avrupa Merkez Bankası (ECB) böylece söz konusu dönemde fiyat istikrarını büyük ölçüde sağlamayı başarmıştır. Ancak 2021'in sonunda enflasyon hızla artmaya başladı ve Eylül 2022'den bu yana Avusturya'da enflasyon sürekli olarak %10'un üzerinde seyrediyor.
2021 yazında yüksek enflasyon dönemi başlamış ve o zamandan beri devam etmektedir. Yükselen enflasyonun nedenleri arasında Korona salgınının yanı sıra Ukrayna krizi ve buna bağlı olarak alınan tedbirler de yer almaktadır: Tedarik zincirlerinde görülen kesintiler üretimin durmasına ve buna bağlı olarak arzın azalmasına ya da fiyatların yükselmesine yol açmıştır. Ayrıca enerji maliyetleri de önemli ölçüde artmıştır.
Son aylarda enflasyon oranı fahiş bir şekilde yükselmiştir. Şubat 2022'de yıllık enflasyon (bir önceki yılın ayına göre fiyat artışı) hala %5,8 idi. Temmuz 2022'de ise yıllık enflasyon %9,4 olarak kaydedilmiştir. Bu artış eğilimi 2022 yılında devam etmiştir: Ekim 2022'ye gelindiğinde enflasyon oranı %11.0'e tırmanmıştı, bu oran şimdilik son 70 yılın en yüksek seviyesiydi. Ocak 2023'te ise %11,2 ile yeni bir zirveye ulaşıldı.
Mevcut enflasyon istatistikleri, en son 1960'larda olduğu kadar yüksek değerler gösteriyor. Bu fiyat artışları bir yandan Korona pandemisinin bir sonucu olan tedarik zinciri aksaklıklarına bağlanabilir. Öte yandan, Ukrayna savaşı 2022'nin başından bu yana fiyatların normalleşmesini engelledi: Artan ticari mal ve enerji fiyatları enflasyonu yeni zirvelere taşıdı.Avrupa'da ekonomi şu anda siyasi olaylar nedeniyle ciddi şekilde frenlenmiş durumda. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası (ECB), bu kadar yüksek enflasyonla aslında bariz olan temel faiz oranlarını yükseltmek konusunda uzun süre tereddüt etti. Korona nedeniyle Avrupa'da artan ulusal borç da burada bir rol oynamaktadır, çünkü temel faiz oranı artışları AB ülkeleri için maliyetlidir. İlk faiz artırımı Temmuz 2022'de yapıldı, bunu Eylül, Ekim ve Aralık 2022'de üç faiz artırımı daha izledi ve son olarak Mart 2023'te ECB altıncı kez faiz artırdı.
Enflasyon oranı nasıl gelişecek?Avusturya'daki enflasyon istatistikleri, 2022 yılının tamamı için %8,6'lık bir enflasyon oranı ile uzun yıllardır görülmemiş bir değeri göstermektedir. 2023 yılı için enflasyonun yeniden ancak yavaş bir şekilde düşmesi beklenmektedir. Bank Austria tarafından Mart 2023'te yayınlanan bir tahmin, 2023 için %6.5 ve 2024 için %3.0'lık bir enflasyon oranı öngörmektedir.
Rusya'ya yönelik yaptırımlar nedeniyle keskin bir şekilde yükselen enerji fiyatları ana etken olmaya devam etmektedir, ancak enflasyon diğer tüketim mallarını ve gıdayı da etkilemektedir. 2023 ve 2024 yıllarındaki fiili enflasyon, nihai olarak ECB'nin eylemlerine ve diğer siyasi gelişmelere bağlı olacaktır.

14.02.2024

Avusturya, Avusturyalı bilim adamlarının ve mühendislerin çeşitli uzay projelerinde çalışmasına olanak tanıyan Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) bir üyesidir. Avusturya henüz kendi astronotlarını uzaya göndermemiş olsa da Avusturyalı araştırmacılar Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) deneylerde yer aldı ve gelecekteki uzay görevleri için eğitim aldı. Avusturya, ulusal uzay ajansı Avusturya Araştırma Teşvik Ajansı (FFG) aracılığıyla ve diğer ülke ve kuruluşlarla işbirliği yoluyla uzay araştırmalarına ve teknoloji geliştirmeye katılmaktadır.Avusturya, Avusturyalı bilim adamlarının ve mühendislerin çeşitli uzay projelerinde çalışmasına olanak tanıyan Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) bir üyesidir. Avusturya henüz kendi astronotlarını uzaya göndermemiş olsa da Avusturyalı araştırmacılar Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) deneylerde yer aldı ve gelecekteki uzay görevleri için eğitim aldı. Avusturya, ulusal uzay ajansı Avusturya Araştırma Teşvik Ajansı (FFG) aracılığıyla ve diğer ülke ve kuruluşlarla işbirliği yoluyla uzay araştırmalarına ve teknoloji geliştirmeye katılmaktadır.
Avusturyalı araştırmacılar Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) çeşitli deneylerde yer aldılar. Bunun bir örneği, çeşitli uzay araştırma projelerinde yer alan "Avusturya Uzay Forumu"dur. Projelerinden biri de Arktik ve Antarktika'da simülasyon görevleri gerçekleştirerek zorlu koşullarda insan performansını test etmeyi amaçlayan "PolAres" misyonudur. Bu çalışmalar, astronotların uzun süreli uzay görevlerine nasıl tepki verdiğine ve bunlara nasıl uyum sağladığına dair bilgiler sağlıyor. Avusturya'nın ISS üzerindeki diğer deneyleri biyoloji, malzeme bilimi ve tıp gibi alanlara odaklanıyor. Somut bir örnek, uzay yolculuğu ve uzaydaki kaynakların kullanımı hakkında bilgi edinmek amacıyla uzay koşullarının biyolojik materyaller üzerindeki etkilerini inceleyen "BioAsteroid" projesidir. Bu araştırma, uzay anlayışının derinleştirilmesine ve gelecekteki uzay misyonlarının temellerinin atılmasına yardımcı oluyor.
Avusturyalı araştırmacılar "PolAres" ve "BioAsteroid" projelerinin yanı sıra uzayda çeşitli deney ve projelerde yer aldı. Bunun bir örneği, hücre kültürlerini ve organizmalarını Uluslararası Uzay İstasyonundaki (ISS) özel kaplara yerleştirerek ağırlıksızlığın biyolojik süreçler üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçlayan "SIMBOX" deneyidir. Bu, mikro yerçekiminin canlı organizmalar üzerindeki etkilerinin anlaşılmasının derinleştirilmesine ve tıp ve biyoteknolojide olası uygulamaların geliştirilmesine yardımcı olur. Ayrıca Avusturyalı bilim insanları malzeme bilimi, astronomi ve çevresel izleme gibi konuları ele alan deneylere katılabilecek. Bu deneyler uzay hakkındaki bilginin genişletilmesine ve uzay teknolojisi için yeni uygulamaların geliştirilmesine yardımcı olmaktadır.
Avusturya küçük bir ülke olmasına rağmen uzay araştırma ve geliştirmesine aktif olarak katılmaya devam ediyor. Avusturya'nın gelecekte katılabileceği projelerden bazıları uzay teknolojisi, uzay araştırmaları ve uydu iletişimi gibi alanlara odaklanabilir. Örneğin Avusturya, uzay aracı için teknolojiler geliştirerek veya Uluslararası Uzay İstasyonunda (ISS) bilimsel deneylere katılarak Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) uluslararası uzay görevlerine katılmaya devam edebilir. Buna ek olarak Avusturya, uzay teknolojileri, uydu yapımı veya uzay veri analizi konularında uzmanlaşmış start-up'ları ve şirketleri destekleyerek yurt içinde uzay endüstrisini teşvik etme çabalarını da artırabilir. Genel olarak, Avusturya'nın küresel uzay topluluğunda aktif bir rol oynamaya devam etmesi ve gelecekteki gelişmelere ve projelere katılması bekleniyor

15.03.2023

1 Mart 2023 tarihinde Avusturya Parlamentarizm ve Demokrasi Enstitüsü tarafından açıklanan verilere göre Kadınların hükümetteki payı %35,7 ile bir önceki yıl %46,7 olan orana kıyasla önemli bir düşüş göstermiştir. 2021 yılında 15 hükümet üyesinden 7'si kadınken, bu yıl 14 hükümet üyesinden sadece 5'i kadındır. Eyalet sekreterlerini de eklersek, hükümetin 18 üyesinden 8'i kadındır. Bu oran bir önceki yıldaki %52.9'a kıyasla %44.4'tür. Ulusal Konsey'de de kadın vekillerin sayısı 76'dan 74'e hafif bir düşüş göstermiştir. Böylece, bir önceki yıl %41.5 olan kadın oranı %40.4'e düşmüştür.1 Mart 2023 tarihinde Avusturya Parlamentarizm ve Demokrasi Enstitüsü tarafından açıklanan verilere göre Kadınların hükümetteki payı %35,7 ile bir önceki yıl %46,7 olan orana kıyasla önemli bir düşüş göstermiştir. 2021 yılında 15 hükümet üyesinden 7'si kadınken, bu yıl 14 hükümet üyesinden sadece 5'i kadındır. Eyalet sekreterlerini de eklersek, hükümetin 18 üyesinden 8'i kadındır. Bu oran bir önceki yıldaki %52.9'a kıyasla %44.4'tür. Ulusal Konsey'de de kadın vekillerin sayısı 76'dan 74'e hafif bir düşüş göstermiştir. Böylece, bir önceki yıl %41.5 olan kadın oranı %40.4'e düşmüştür.
2022 yılı kadınlar için siyasi açıdan pekte iç açıcı geçmemiştir. Belirtilmesi gereken bir diğer noktada 2022 federal başkanlık seçimlerinde hiçbir kadının aday olmamasıdır. Geçen yıl yapılan hükümet değişiklikleri de federal düzeyde kadınların oranı üzerinde etkili olmuştur.
2022'deki hükümet değişikliklerinin sonuçları peki neler oldu?
Her iki iktidar partisi de hükümet üyelerini değiştirdi.
Federal hükümet küçültülmüştür; iki bakanlık birleştirilerek hükümet üyelerinin sayısı 15'ten 14'e düşürülmüştür.
Aynı zamanda devlet sekreterlerinin sayısı da iki katına çıkmıştır.
Bakanlıklar arasındaki yetkilerde kaymalar olmuştur.
Bu değişiklikler sonucunda Avusturya siyasetindeki kadın oranında gözle görülür düşüşler olmuştur.
Toplumumuzun erkek egemen bir yapıya sahip olması ve "siyaset erkek işidir" gibi kalıp yargılar nedeniyle kadınların siyasete katılımı geçmişten günümüze yeterli düzeyde olmamıştır ve küresel ortalamanın çok altındadır. Kadınlar siyasette yeterince temsil edilmemektedir. Sadece sandıkta kullanılan oyun katılım olarak kabul edilmesi yeterli değildir. Kadınlar siyasetten dışlanmamalı, hatta teşvik edilmelidir. Kadınların siyasete katılımı, kadın sorunlarının çözümü için gereklidir. Vatandaşlar için daha erişilebilir olduklarından, kadınlar yerel düzeyde yeterince temsil edilmelidir. Kadınların siyasette yeterince temsil edilmemesi önemli bir sorundur ve ele alınmalıdır.
Kadının siyasetteki yeri, ancak onun siyasetteki “anlamı” ile bütünleşirse siyasette kadın var olabilir. Başka bir deyişle, sadece siyasetteki kadın oranının artırılması değil, aynı zamanda siyasetin kadın sorunlarının farkında olan kadınlar tarafından yapılması ve bu bağlamda "siyasetin kadınsılaşması" gerektiği söylenebilir. Nitekim Avusturyada uzun süredir olduğu gibi kadın sorunlarına odaklanarak ve bunu "kadınsı değerler" üzerinden temellendirerek siyaset yapma bilincini kazanamamış siyasetçiler, son dönemde erkek siyasetini güçlendirmiş ve siyasette kadınlar için köklü değişimler yaratma ihtimalini ortadan kaldırmışlardır.
Unutulmaması gereken noktalardan biri de gerçek anlamda temsilin ancak temsilin ötesinde kadınların kendi ihtiyaçlarını tanımlayabilecekleri ve politikleştirebilecekleri niteliksel araçların var olmasıyla mümkün olabileceğidir. Bu da ancak kadınların sayısal olarak daha fazla temsil edilmesiyle sağlanabilir. Ancak kadınlar siyasette sayısal çoğunluğu elde etseler bile "kadın değerlerine" dayalı bir siyaset biçimi belirlemedikleri sürece siyasette niteliksel değişim gerçekleşmeyecek ve erkek değerleri siyaseti şekillendirmeye devam edecektir.

17.01.2024

Yaklaşık 200 ülkeden temsilciler Dubai'de düzenlenen COP28 dünya iklim konferansında iki hafta boyunca çevre ve iklimin korunmasını tartıştı. Uzun bir tartışma ardından bir sonuç bildirgesi üzerinde anlaşmaya vardılar. Önemli konulardan biri fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere geçişti.Yaklaşık 200 ülkeden temsilciler Dubai'de düzenlenen COP28 dünya iklim konferansında iki hafta boyunca çevre ve iklimin korunmasını tartıştı. Uzun bir tartışma ardından bir sonuç bildirgesi üzerinde anlaşmaya vardılar. Önemli konulardan biri fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere geçişti.
Fosil yakıtlardan uzaklaşmakKüresel toplum ilk kez, en azından kağıt üzerinde, kömür, petrol ve gazı aşamalı olarak terk etmeyi taahhüt etti. Devletler fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda mutabık kaldılar, ancak birçok devlet tarafından talep edilen aşamalı kesintiden bahsedilmiyor. Kararda "enerji sistemlerine" atıfta bulunuluyor, bu da anlaşmanın kapsamı konusunda tartışmalara yol açabilir. Buna ek olarak, karar uluslararası hukuk kapsamında bağlayıcı değildir. Hiçbir ülke bunu uygulamaya zorlanamaz. Petrol, gaz ve kömürün aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına ilişkin anlaşmazlık, iki hafta süren konferansın düğüm noktalarından biriydi. Diğerlerinin yanı sıra Suudi Arabistan petrol devleti buna karşı çıkmıştı.
Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasıÜlkelerden 2030 yılına kadar yenilenebilir enerji kapasitelerini üç katına çıkarmaları istenmektedir. Aynı dönemde enerji verimliliğinin de iki katına çıkarılması öngörülüyor. Kararda emisyonların azaltılması için nükleer enerji de dahil olmak üzere bir dizi başka seçenekten de bahsedilmektedir. Ayrıca iklime zarar veren CO2'nin atmosferden uzaklaştırılmasına yönelik süreçlerden de bahsedilmektedir. Ancak bu tür teknolojiler henüz büyük ölçekte kullanılmamıştır ve tartışmalıdır.
Tazminat fonuYoksul ülkeler, sel, kuraklık ve fırtınalardan etkilenmeleri halinde gelecekte destek bekleyebilirler. İklim konferansının ilk gününde iklimle ilgili hasar ve kayıplar için bir fon oluşturuldu. Ev sahibi olarak Birleşik Arap Emirlikleri, Alman hükümeti gibi 100 milyon ABD doları taahhüt etti. Dubai'de toplamda yaklaşık 800 milyon ABD doları toplanmıştır. Bu finansal araç uzun zamandır gelişmekte olan ülkelerin istek listesinde yer alıyordu. Şimdiye kadar sadece iklim krizine uyum sağlamak ve emisyonları azaltmaya yönelik projeler için para alabildiler, hasar ve kayıplar için değil. Fon, bir geçiş dönemi için Dünya Bankası'nda bulunuyor.
Küresel hedefDevletler gelecekte iklim değişikliğine uyum için hedefler üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Bir dizi hedef belirlenmiştir. Diğer şeylerin yanı sıra, ülkeler tarımı iklim değişikliğine hazırlayacaklar. Sağlık sistemleri de küresel ısınmanın sonuçlarına karşı daha iyi hazırlanmalıdır. Sanayileşmiş ülkeler, 2025 yılına kadar uyum için yoksul ülkelere 2019 seviyesindeki yardım ödemelerini en az iki katına çıkarmaya çağrılmaktadır. Glasgow'daki 2021 iklim konferansında bu tür hedeflerin geliştirilmesine yönelik bir çalışma programı kabul edilmiştir. İklim koruma ile karşılaştırıldığında, küresel ısınmaya anlamlı bir şekilde uyum sağlamak için açıkça ölçülebilir parametreler bulunmadığından bu daha zor olarak değerlendirilmektedir.
Paris AnlaşmasıDubai'de düzenlenen Dünya İklim Konferansının temel amacı Paris Anlaşmasının uygulanmasının bir değerlendirmesini yapmaktı. Bu "First global stocktake" 21 sayfalık nihai belgenin konusunu oluşturmaktadır. Devletlerin mevcut tüm gönüllü taahhütlerinin uygulanması halinde, insanlığın küresel ortalama sıcaklıkta 2.1 ila 2.8 derecelik bir artışa doğru gittiğini göstermektedir. Paris İklim Anlaşmasından önce, bireysel modeller dört dereceye kadar bir artış öngörüyordu. Nihai belgeye göre, küresel ısınmanın daha da azaltılması için küresel sera gazı emisyonlarının 2019 seviyelerine kıyasla 2030 yılına kadar yüzde 43 ve 2035 yılına kadar yüzde 60 oranında "kapsamlı, hızlı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltılması" gerekmektedir. Net karbondioksit emisyonlarının 2050 yılına kadar sıfıra indirilmesi hedeflenmektedir.

15.02.2023

Siyasi aktivizmin pek çok farklı biçimi vardır. Bu eylemler saldırgan, mülayim ve hatta biraz da absürt olabilir. Ancak, iklim alanındaki aktivizm son zamanlarda hem Avusturya'da hem de dünya çapında, yeni bir şekil aldı. Aktivistler iklim değişikliği konusunda harekete geçilmemesini tarihi sanat eserlerini tahrif ederek, otoyol çıkışlarını engelleyerek, kendilerini tren raylarına zincirleyerek ve ellerini asfalta yapştırarak, protesto ediyor. Peki neden bu tarz eylemler yapma ihtiyacı duyuyorlar, birazda bundan bahsedelim.Siyasi aktivizmin pek çok farklı biçimi vardır. Bu eylemler saldırgan, mülayim ve hatta biraz da absürt olabilir. Ancak, iklim alanındaki aktivizm son zamanlarda hem Avusturya'da hem de dünya çapında, yeni bir şekil aldı. Aktivistler iklim değişikliği konusunda harekete geçilmemesini tarihi sanat eserlerini tahrif ederek, otoyol çıkışlarını engelleyerek, kendilerini tren raylarına zincirleyerek ve ellerini asfalta yapştırarak, protesto ediyor. Peki neden bu tarz eylemler yapma ihtiyacı duyuyorlar, birazda bundan bahsedelim.
İklim değişikliğinin etkilerini her yerde görüyoruz. Deniz seviyeleri yükselirken buz tabakaları ve buzullar küçülüyor. Arktik deniz buzu yok oluyor. İlkbaharda karlar daha erken eriyor ve bitkiler daha erken çiçek açıyor. Hayvanlar daha serin koşullar bulmak için daha yüksek rakımlara ve enlemlere taşınıyor. Ve kuraklıklar, seller ve orman yangınları daha aşırı hale geldi. Ortalama küresel sıcaklıklar 1880'den bu yana 2,2 Fahrenheit veya 1,2 santigrat derece artmıştır ve en büyük değişiklikler 20. yüzyılın sonlarında meydana gelmiştir. Karasal alanlar deniz yüzeyinden daha fazla ısınmış ve Kuzey Kutbu 1960'lardan bu yana 4 Fahrenheit dereceden fazla ısınarak en fazla ısınan bölge olmuştur. Yapılan analizler bu değişikliklerin birçoğunu öngörmüştü, ancak gözlemler bunların gerçekleşmeye başladığını gösteriyor.
İklim değişikliği Avusturya'da da giderek daha belirgin hale gelmektedir. Avrupa İklim Adaptasyon Platformu (Climate-ADAPT) Avusturya'da sanayi öncesi dönemden bu yana yıllık ortalama sıcaklık artışının, küresel ısınma miktarının iki katından fazla olduğunu açıklamıştır. Yıllık güneş ışığı süresi ise yaklaşık %20 oranında artmıştır. Avusturya'da gözlemlenen tüm buzullar, 1980'den bu yana yüzey alanı ve hacim olarak açıkça bir azalma göstermiştir.
İklimin sembol ismi Greta Thunberg'in 2019 BM İklim Eylem Zirvesi'nde yaptığı konuşmanın ardından dünya çapında iklim değişikliği aktivizmine olan ilgi artmış olsa da, iklim politikası dünyasında değişen pek bir şey yok. Paris İklim Anlaşması'nın ortaya koyduğu hedeflere, yani küresel sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılmasına, ulaşılması hala çok uzak. Bu ne yazık ki şaşırtıcı değil, ancak yine de umut kırıcı. Özellikle'de iklim aktivistleri için.
Peki bir toplumda iklim aktivizmine olan ilgiyi nasıl ateşlersiniz? Cevap radikal aktivizm olabilir. Tarihi sanat eserlerine yiyecek fırlatmak, radikal aktivizm denince aklınıza gelen ilk protesto biçimi olmayabilir, ancak herkesi dahil olmaya teşvik eden bir konuşma başlatır ve bu da bir topluluğu daha büyük bir şey için mücadele etmek üzere bir araya getirmeye yardımcı olabilir. İklim protestolarının gerçekten önemli kısımlarından biri, anlatıyı iklim eylemini bireysel bir girişim olmaktan çıkarıp kolektif bir girişim haline getirmesidir.
İklim aktivizmi en absürd haliyle bile takip edilmeye değer çünkü farkındalık eyleme, eylem de değişime yol açar.

Ausgabe: 278 / 11.12.2024 / Gelecek Sayı / Nächste Ausgabe: 15.01.2025
Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren