Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

11.10.2023

Bu satırları ülkemizin güneyinde  bulunan şirin bir beldeden yazıyorum. İki haftadan beri buradayım. Antalya ya 65 km. mesafede Burdur istikametinde serin ve havası temiz bir yer. Yazın buranın nüfusu artıyor, çok sayıda yeni evler yapılıyor. Usta bulmak sıkıntılı!Bu satırları ülkemizin güneyinde  bulunan şirin bir beldeden yazıyorum. İki haftadan beri buradayım. Antalya ya 65 km. mesafede Burdur istikametinde serin ve havası temiz bir yer. Yazın buranın nüfusu artıyor, çok sayıda yeni evler yapılıyor. Usta bulmak sıkıntılı!
Ben de yeni emekli olduğum için eşimle bu beldeye bir ev yapmaya karar verdik. Yazın biraz ekip dikerek vakit geçiririz diye düşündük. Ama işler hiç de planladığımız gibi gitmedi, aylardır kaba inşaatı bitiremedik. Türkiyede çevre ve tanıdık olmadan bir iş yapmak zor. Bizden sonra işe başlayanlar işlerini bitirdiler, ustalar yeni iş alınca bizimkini savsakladılar ve savsaklamaya da devam ediyorlar. Ne zaman bitecek kestirmek zor,  ben de bilmiyorum. İşi bilen, ekibi olan birine anahtar teslimi vermek daha mantıklı idi. Kazasız, belasız işi  bitirsek şükredeceğim. Artık işin düzgün yapılıp yapılmadığına da bakmıyorum tek arzum bir an önce tamamlamak.
Avusturyada öğrendiğim, kendimce önemli bulduğum  tüm bilgiler burda sıfırlandı. Ustalar kendi bildikleri tarzın dışına çıkmak istemiyorlar. 
Geçenlerde Burdur/ Bucak ta B ehliyeti ile kullanılabilen küçük  bir motor almak istedim. Genç bir satıcı ile karşılaştım. Motor hakkında satıcının hoşuna gitmeyecek bir şey söylemiş olmalıyım ki  Genç hemen sözlerime tepki göstererek “ben malımın kötülettirmem”dedi. Ben de muhatabıma önce adını sordum sonra da “Bu motoru sen yapmadın, tasarımı sana ait değil, işlem aşamalarını, dizaynını sen belirlemedin, bu ürün senden bir parça değil. Sonuçta başkasının yaptığı bir ürünü alıp satıyorsun. Bu kadar sahiplenmen gerekmez. Sen özünde iyi bir insansın, senin karakterin, giydiğin elbiseden, bindiğin arabadan, oturduğun evden bağımsız. Bu olayı kişiselleştirmemen gerekir. Ben senin bugün giydiğin t shirtü beğenmeyebilirim. Bu senin şahsiyetine bir saldırı değil, böyle algılama!” dedim. Genç biraz düşünüp bana hak verdi.
Bahsettiğim olay bireysel bir olay değil! Çok sık karşılaştığım bir olay, maalesef ülkemizde insanlar çok alıngan, kimse burnundan kıl aldırmıyor. Her söz kişiselleştiriliyor. İletişimde büyük bir sıkıntı var.
Bazı işler beklenenden de hızlı bir şekilde yapılıyor. Bazıları da iyice kronik hale geliyor, yani normali yok!
Bir başka olay: Belediyelik bir beldede kendisi büyük bir şehirde öğretim üyesi olan tecrübeli bir mimar belediyenin isteği üzerine bir seyir tepesi projesi çiziyor. Belediyenin genç inşaat mühendisine de projeyi takip etmesini söylüyor. Proje tamamlandığında mimar  eseri görmeye gidiyor. Bir de ne görsün! Proje mimarın çizdiği şekilde yapılmamış, su basmanı seviyesi çok farklı! Hemen hışımla inşaat mühendisine neden kontrol etmediğini soruyor. İnşaat mühendisi “Abi valla biz planın aynen uygulanmasını istedik ama başkan böyle karar verdi “deyince mimar ne diyeceğini şaşırmış. Aynı yerde belediyeye su aboneliği için müracaat eden başka bir vatandaşa memur “belediye başkanına sormam lazım”demiş.
Küçük beldelerde her şey belediye başkanına soruluyor. Tabii bu biraz da belediye çalışanlarının işgüzarlığından  kaynaklanıyor. Tüm yetki tek kişide toplanıyor, belediye encümenlerinin, hiç rolü olmuyor. Genelde belediye çalışanları belediye başkanının yakın çevresi olduğu için kimse faklı görüş beyan edemiyor.
Liyakat göz ardı ediliyor, meslek erbabına saygı gösterilmiyor. Kurumlar koordineli çalışmıyor. Küçük meselelerin altında eziliyoruz.
Yakın bir gelecekte eleman azlığından dolayı bazı meslek gruplarında büyük sıkıntı çekilecek, insanlar işlerini yaptıracak usta bulamayacaklar. Hiç tecrübesi olmayan mühendisler iş bulma umudu ile ofis açmışlar. Piyasada ihtiyaçtan fazla mühendis var.
Bucak tan Antalya ya giderken her defasında yolcular kontrol noktasında kimlik kontroluna tabi tutuluyor.
Ülkede güven sorunu var. Çevre kirliliği hat safhada! Demokrasi sorunumuz var. Ortak akıl işletilmiyor.
Yeni bir yapılanma şart! Politika çözüm değil! Bugün dünyada hiçbir ülke kendi yağı ile ile kavrulmuyor. Herkes bir birinden istifade ediyor. Bilgiler gizlenemiyor. Bir yerde bulunan yeni bir icat ertesi gün başka bir ülkede ortaya çıkıyor. Bir yönü ile yaşadığımız çağ bize bilgiye ulaşmak noktasında çok kolaylık sağlıyor.
Gençlerin daha verimli alanlarda değerlendirilmesi lazım. Bina yapmak, yapılan binanın üzerine bir tabela asmak üniversite açmak anlamına gelmiyor. Üniversitelerin piyasanın ihtiyacına göre yeniden yapılandırılması gerekir. Her bölge kendi coğrafi şartlarına, alt yapısına ve ihtiyaçlarına göre değerlendirilmeli ve ona göre yönlendirilmelidir.
Sonuç olarak dünyayı gözlemleyerek, günlük hayattaki problemlerimizi masaya yatırıp, bizim gibi düşünmeyen insanların görüşlerine de değer vererek, medeniyet çerçevesi içinde akıl ve bilimin ışığında çözüm yolları aramalıyız.

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren