Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

09.08.2023

İki hafta önce Avusturya ya geldiği ilk günden beri tanıdığım Afganlı bir dostumun market açılışı vardı. Tabii davetli olduğum için itiraz etmeden eşimle beraber açılışa katıldım. Tirol ün  küçük ve şirin bir kasabasında tam merkezde mini bir yer kiralamış, güzel bir şekilde içini dizayn etmiş.İki hafta önce Avusturya ya geldiği ilk günden beri tanıdığım Afganlı bir dostumun market açılışı vardı. Tabii davetli olduğum için itiraz etmeden eşimle beraber açılışa katıldım. Tirol ün  küçük ve şirin bir kasabasında tam merkezde mini bir yer kiralamış, güzel bir şekilde içini dizayn etmiş.
İlçenin ilk bayan belediye başkanı da açılışa davetli idi. O da yanına belediye personelinden üç kişiyi alarak gelmiş. Aksaklıklar bir biri üstüne…Dükkan sahibi ortada yok, bir o tarafa bir bu tarafa koşturup duruyor. Açılış için gelenler alış- veriş yapmak istediler ama maalesef kasa çalışmıyor, hiçbir ürünün üzerinde etiket yok. Belediye Başkanı açılış için beklemek zorunda kaldı, sık sık “benim başka randevularım var” diyerek bir an önce gitmek istediğini ima etti. Ben espri ile karışık Belediye Başkanına “Doğuda planlama için çok vakit harcanmaz, çünkü  kervan yolda düzülür , anlayışı hakimdir. Avrupada bunun tersi yapılır, planlama için çok vakit ayrılır, uygulama kısa sürer, tipik oriantalik bir durum” diyerek havayı yumuşatmaya çalıştım. Nihayet açılış yapıldı. Arkadaşım gelen misafirlere ikramda bulundu. Sağolsun tepsi tepsi börekler, çörekler yaptırmış, yeme içme konusuna iyi hazırlanmış, bir eksiklik yoktu. Gördüğüm manzara beni düşündürdü. İnsanların yaşadıkları, yetiştikleri kültür ortamı, anneden babadan aldıkları terbiye, değerler onların davranışlarına etki ediyor. Afganlı genç arkadaşım kendinden önce misafirlerini, onlara yapacağı ikramı düşünmüş. Yani “bugün açılış günü iyi satış  yapmam lazım “dememiş, aksine ilk önce  “davetlilere mahçup olmayayım” endişesini taşımış. Misafirperverlik güzel bir haslet, biz Türkler ve doğu kökenli insanlar misafirperverliğimizle öne çıkıyoruz. Arkadaşım beni açılıştan iki ay önce aradığında “sakın market açma, işini bırakma piyasa çok acımasız, çok zor şartlarda biriktirdiğin parayı riske atma” dedim. Daha birçok gerekçe saydım, beni dinlemedi. Kendini Afganistanda zannediyor, orda küçük sermaye ile iş yapmak mümkün. Başka bir arkadaşım da bir sene önce bir Türk marketini devr alacağını söylediğinde ona da karşı çıkmıştım. Bulunduğum Tirol bölgesinde her altı ayda bir yeni bir market açılıyor, diğeri kapanıyor, el değiştiriyor. Para kazandıklarını hiç zannetmiyorum. Bu kervana Suriyeli ve Afganlılar da katıldı. Üzülüyorum, insanımız dişinden tırnağından biriktirdiği parayı kısa sürede buharlaştırıyor. Gönlündeki  emir almadan müstakil iş yapma isteği uğruna önüne arkasına bakmadan balıklamasına dalıyor. İki sene sonra aynı düşüncede birini bulup dükkanını devrettiği anda “şükür kurtuldum” diye derin bir ohhh çekiyor. 
Günümüzde Avrupada küçük para, küçük bilgi, basit organizasyon ve yüzeysel bir çaba ile iş yapmak mümkün değil. Müstakil iş yapmak isteyen her şeyden önce girişimcilik ruhuna sahip olmalıdır, tabii tek bir özellik de yetmez, kurulacak işin sağlam temellere oturması, profesyonellik, bilgi, donanım, konsept, finansman, liyakat ve inavasyon da şart. Gönlümüzdekine göre hareket etmemeliyiz.  
Ticaretin kendine göre bir işleyiş tarzı var. Günümüzdeki global dünyada ticaret farklı bir kulvara girdi. Herkesin durumu ticaret yapmaya uygun değil. Yaşadığım bölgede bir market üç defa el değiştirdi. Marketlerde hiçbir değişiklik olmadı, sadece tabelalar değişti. Ben hayret ediyorum alan şahıs, dükkanın yeni sahibi acaba kendisine hiç mi sormuyor “hiçbir bir değişiklik yapmadan aynı tarzda çalışarak farklı bir sonuç bekliyorum, bu doğru mu? Bu nasıl olacak nasıl para kazanacağım?” diye .
İnsanımız günümüzde de kara düzen iş yapmak istiyor. Rasyonel, matematikle düşünmeden, hesap kitap yapmadan, profesyonel destek almadan, piyasada gözlem yapmadan, konsept, plan proje, alt yapı oluşturmadan kısa yoldan iş yapıp para kazanmak istiyor. Ama maalesef sonuç fiyasko, kaybolan yıllar, kaybolan enerji, kaybolan gençlik!
Bu satırları okuyan özellikle genç arkadaşlarım “hiç mi iş yapmayalım?”diye sorabilirler. Elbette her dönemde şirket kurup para kazanılabilir. Her dönemde piyasada boşluklar olabilir. Eğer şirketin temeli sağlam zemin üzerine oturuyorsa o şirket yüzyıllar boyu ayakta kalabilir. Avusturyada 681 yıldan beri ayakta duran şirketler var. İsveçde 13 .yüzyıldan beri faal olan şirketler mevcut. Innsbruck daki çan döküm firması “Glockengiesserei Grassmayr”1599 yılından beri faaliyet gösteriyor.
Gastronomi sahasında çok başarılıyız. Kendi emek ve bilgisini pazarlayanların zarar etme riski daha az. Doğru  konseptle, doğru zamanda piyasada ihtiyaç duyulan ve kendilerinin  bildikleri işi yapanlar başarılı olabilirler.
Avusturyada meslek öğrenip okulunu bitirdikten sonra çalıştığı işi bırakıp başka meslek dallarında çalışan gençlerimizi tanıyorum. Belki ilk yıllarda zorluklarla karşılaşabilirler. Ancak ilerleyen yıllarda belirli bir tecrübeye sahip olduktan sonra bu  gençlerimizin önlerinin açık olduğunu düşünüyorum. 
Çok rahat kendi şirketlerini kurabilirler, çünkü Avusturyada her geçen gün el becerilerine dayanan mesleklere olan ihtiyaç (elektrikçi, sucu, marangoz, tır şoförü, sağlık personeli, muhasebeci, elektroteknik, bilgisayar destekli işler), devamlı artacak.
Bilgi ile rasyonel düşünerek iş yapalım, yıllarımızı, paramızı, enerjimizi kaybedip hem kendimizi hem de ailemizi üzmeyelim!

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren