Sayı | Ausgabe: 270, 10.04.2024 | Gelecek sayı | Nächste Ausgabe: 10.05.2024

12.03.2020

Atalarımız “eşya zıddı ile kaimdir” demişler. Yani varlıklar zıddı ile bilinir demektir. Zıddı olmayan varlığı tarif etmek ve algılamak zordur.Atalarımız “eşya zıddı ile kaimdir” demişler. Yani varlıklar zıddı ile bilinir demektir. Zıddı olmayan varlığı tarif etmek ve algılamak zordur.
Avusturya yarım asrı geçen bir süre içinde savaş yaşamadı. Barış içinde yaşamanın kıymetini savaşı görenler bilir. Bu durum gençler için sıradan gibi görülebilir. Ama çevremize ve dünyada olup bitenlere bakarak barışın ne kadar değerli savaşın da ne kadar kötü olduğunu anlayabiliriz. Savaşta insanların hayatları alt üst oluyor, yanınızda bombalar patlıyor, sevdiklerinizi kaybediyorsunuz. Savaş uçakları uçtuğunda çocuklar irkiliyor. Savaş herkes üzerinde kalıcı hasarlar bırakıyor, insanlar doğup büyüdükleri şehri terk etmek zorunda kalıyor. Sonunda ise kazananı yok, herkes kaybediyor.
Avrupa ülkeleri ve Amerika savaşın acı faturalarını ödeyince barışı temin etmek için bir arayışa girdiler. Aralarındaki düşmanlığa son vermek ve savaşın uluslararası siyasette bir araç olarak kullanılmasını önlemek, aralarındaki uyuşmazlığın bir çatışmaya dönmesini engellemek için Birleşmiş Milletler teşkilatını kurdular. Daha sonra NATO aynı amaçla gerçekleşti. Barışın sürekliliğini temin etmek için Avrupa Birliği oluşturuldu.
Avrupa Birliği (AB), demokratik Avrupa ülkelerinden oluşan, daha barışçıl bir dünya yapmak için kurulmuştur. Esasında AB bir başarı hikayesidir. Avrupa Birliğine dahil ülkelerin sayısı başlangıçta 6 iken bugün 28 ülkeyi bulmuştur. Dilleri, kültürleri farklı bu kadar ülkeyi tek bir çatı altında toplamak ve yarım asırdan beri barış ve refah içinde varlığını sürdürüyor olmak takdire şayandır. AB sermaye, hizmet ve malların serbest hareket ettiği sınırsız bir pazardır. Kendi parlementosu ve para birimi vardır. AB hem büyük bir ticari güç, hem de çevre koruma ve yardımları konusunda dünya lideri konumunda olan bir kuruluştur. Avrupa Birliği organizasyon olarak dünyada tektir. Ne bir federasyon ne de Birleşmiş Milletlere benzer bir yapıya sahiptir. AB'ye üye ülkeler bağımsız, egemen milletler olarak kalırlar, fakat tek tek bulundukları zaman sahip olamayacakları gücü ve etkiyi kazanmak için bir araya gelirler.
ABD, Almanya, Avusturya, Avustralya federal cumhuriyet modeli ile yönetilmektedir.Yaşadığımız ülkede 9 eyalet bulunmaktadır, her eyaletin bir başkanı vardır ve bu başkanlar (zannediyorum beş yılda bir) halk tarafından seçilir. Her eyaletin bir baş şehri vardır ve eyalet orda bulunan meclis tarafından yönetilir. Eyaletler kendi içinde serbest olup dış işlerinde merkeze bağlıdırlar. Bu sistem insanlara daha çok özgürlük sağlıyor. Avusturya nın bir uçtan diğer uca olan mesafesi 800 km. dir. Bu mesafede aralarındaki kültür farkı az da olsa değişik yapıda insanlar yaşamaktadır. Yine az da olsa eyaletler arasında iklim ve coğrafi farklılıklar vardır. Her eyalet kendi karakteristiği ile yaşamakta ve o bölgede yaşayan insanlar daha çok kendileri olmaktadır. Avusturya da okul binaları belediyelere aittir. Bu tür bir yönetim pratik hayatta çok kolaylıklar sağlamaktadır. Devlet memurlarının merkezden atanmaları ve tayinleri söz konusu değildir. Örneğin Tirol'u aracınızla batıdan doğuya 2 saatte geçebilirsiniz.(Toplam mesafe 220 km.) Kuzey-güney arasındaki uzaklık 107 km, nüfusu ise yaklaşık 755.000 dir. Tirol bir şehir ve 8 küçük kasabadan oluşmaktadır, dağlık bir bölgedir. Tabii Tirol de önemli makamlarda görev yapan devlet memurlarının  hemen hepsi Tirol de doğup büyüyen o toprakların insanıdır. Tirol un başşehri Innsbruck eyaletin ortasında bulunduğu için resmi iş için Innsbruck a gelmek hiç de zor değildir. Eğer Tirol u yönetmek için Viyana dan merkezi sistemle bir vali atanacak olsa, belki bu eyalet bu kadar yeşil kalamayacaktı, gelen yöneticiler çevre ve doğa konusunda oranın yerli insanı kadar hassas davranamayacaktı, belki yöre insanları kendileri dışındaki bir insan tarafından yönetilmekten rahatsızlık duyacaktı.
Esasında bu yazının konusu Tirol u anlatmak değil. Esas vurgulamak istediğim konu; Avrupa da ve özellikle yaşadığımız ülke olan Avusturya da mükemmel bir yönetim şekli var. Güney Tirol denen ve bugün İtalyan sınırları içinde olan bölge önceleri Avusturya ya ait iken, birinci Dünya Savaşı sonrası 1919 yılında İtalya topraklarına geçmiştir. Bugün güney Tirol de yaşayan insanlar Tirol deki hastanelerde tedavi olabilmekte ve Avusturya da her türlü ticari ilişkilerini sürdürebilmektedirler. Güney Tirol ün bugün İtalyan sınırları içinde bulunması iki ülke arasında bir sorun ve gerginlik  teşkil etmemektedir. 
Özet olarak demem gerekirse, Avrupa insanı geçmişte yaşadığı acı tecrübelerden ders çıkarmış, her geçen gün daha iyiye, daha güzele ulaşmanın gayreti içinde olmuş ve bugünlere gelmiştir. Hiçbir başarı tesadüf değildir. Acaba Türk kökenli göçmenler Avrupa da uygulanan sistem değişiklikleri ile insanların kendilerine ne kadar iyilik yaptıklarının farkındalar mı?

Köşe Yazarları | Autoren
Köşe Yazarları | Autoren